Hak Dostlarından Günlük Hayata Dair İkaz ve Taviyeler
Müslüman günlük hayatını nasıl değerlendirmeli ve neler yapmalıdır? Günlük hayatımızı daha kıymetli hale getiricek ameller nelerdir? İşte Hak Dostlarından günlük hayata dair ikaz ve tavsiyeler...
Bir mü’minin günlük hayatta kendini nasıl mîzan ve muhasebe etmesi gerektiğine dair Hak dostlarının îkaz ve tavsiyelerinden birkaç nümûne:
- Bu sabah hayat defterini nasıl açtın? Sana yeni bir gün lutfettiğini düşünerek Rabbine şükrettin mi? Bu yeni günde Rabbine kulluk ahdini yeniledin mi?
- Cenâb-ı Hak; seni seher vaktinde istiğfâra davet ederken, sen o vakitte coşup taşan ilâhî rahmet ve mağfiretten ne kadar nasiplenebildin? Yoksa yağmur damlalarının kayaların üzerinden boşa akıp gittiği gibi, o husûsî lütuf ânını zâyî mi ettin?
- Seher vaktinin feyzini bütün gününe taşıyabildin mi? Bugün hayatın ne kadar zikrullah ikliminde geçti? Ne kadar Rabbini hatırlayabilmenin rûhâniyeti içinde oldun?
- Müezzinin; «Hayye ale’s-salâh!» davetine uyarak kaç vaktini cemaatle kılabildin? Namazlarında tekbirleri, kıyamları, kıraatleri, rükû ve secdeleri Hakk’ın istediği kıvamda, yani huşû içinde, ruh ve beden âhengiyle edâ edebildin mi?
- Bugün dilini, boş ve lâubâlî konuşmalardan, yalan ve dedikodudan, gıybet ve münakaşadan ve bir gönle diken batırmaktan muhafaza edebildin mi?
- Bugün; Yaradan’dan ötürü yaratılanlara şefkat, merhamet ve muhabbet nazarıyla bakabildin mi?
- Bugün bir mü’mini sevindirmenin kalbî hazzını tadabildin mi? Bir kederliyi tesellî edip ona tebessüm ettirebildin mi? Bir gönül kazanabildin mi?
- Bugün hidâyete muhtaç insanlara dilinle, hâlinle ve kalbinle ne kadar yardım edebildin? Onlara «emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münker»de bulunup hidâyetleri için duâ ettin mi?
- Bugün insanların pek çoğu nefsâniyet anaforunda kaybolurken, sen rûhâniyetini koruyabildin mi? Başta aile efrâdın olmak üzere mes’ul olduğun insanları zamanın fitne ve şerlerinden korumak için hangi tedbiri aldın?
- Bugün sana Allâh’ın en büyük nimeti olan Kur’ân-ı Kerim’den kaç sayfa okudun? Orada sana verilen mesajları tefekkür ederek mûcibince amel ettin mi?
- Bugün vefât edebileceğini, kefenlenip kabre konulabileceğini, bütün aile efrâdının ve yârânının seni mezara teslim edip geri döneceklerini, mezarda sadece îman ve amelinle baş başa kalabileceğini hiç düşündün mü?
Nitekim;
Salgın hastalık, ölüm hissiyâtını daha yakın hissettirdi. Hâlbuki ölüm değişmez bir takdirdir. İki âlem arasında geçilmesi zarûrî olan bir kapıdır.
Ölüm, ona hazırlananlar için âsûde bir bahar ülkesidir. Hazırlanmayanlar için ise korkunç bir kâbus gecesidir.
Hazret-i Mevlânâ bu hakikati ne güzel ifade eder:
“Oğul; herkesin ölümü kendi rengindedir, insanı Allâh’a kavuşturduğunu düşünmeden ölümden nefret edenlere ve ölüme düşman olanlara, ölüm korkunç bir düşman gibi görünür. Ölüme dost olanların karşısına da dost gibi çıkar.”
Yahya Kemal’in şu mısraları da, ölüme dost olanların huzur ve sükûnetli hâlini anlatır:
Hâfız’ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.
Gece; bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış,
Eski Şîrâz’ı hayâl ettiren âhengiyle.
Ölüm âsûde bahâr ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde,
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.
Lâkin âhirete hazırlanmayanlar için; ölüm, dâimâ korkulan ve mümkün olmadığı hâlde kendisinden kaçılan bir hakikat olmuştur.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2021 Ay: Ocak, Sayı: 191
YORUMLAR