Hak Dostlarının Kurban Kesme Adabı

Kurban

Kurban husûsunda Allah dostlarının gösterdiği tâzîm ibret vericidir.

Sâmi Efendi Hazretleri ve rahmetli pederim Mûsâ Efendi -kuddise sirruh-, kurban keserken çok hassas davranırlardı. Bir çukura iki kurban kestirmezlerdi. Hayvanın gözünü bağlatırlardı. Hayvanı kesileceği yere iterek kakarak sürükletmezler, şâyet küçükbaş bir kurban ise, kucağa alınarak rıfk ve mülâyemetle götürülmesini isterlerdi. Keserken bıçağın keskin olmasına dikkat ederlerdi. Hayvana eziyet vermeyecek şekilde güzelce kesilmesini ve kanın iyice boşalmasını arzu ederlerdi. Kurban kesilirken oturmaz, hayvanın kanı tamamen akıncaya kadar ayakta beklerlerdi.

Çünkü kurban da diğerleri gibi şuurla îfâ edilmesi gereken bir ibâdettir. Allâh’a tâzîmin, verdiği nîmetlere şükrün ve O’nun yolunda fedâkârlığın bir ifâdesidir. Allâh Teâlâ, hayvanı insanın istifâdesi için yaratmış ve ona âmâde kılmıştır. Etinden, sütünden, derisinden, yününden, hâsılı her şeyinden faydalanılan bu nîmet, Allâh’ın kullarına büyük bir ikrâmıdır.

Bir bardak su ikrâm edene bile teşekkür etmek, insanlık îcâbı bir davranıştır. O hâlde bizlere sayısız nîmetler ihsân etmesi sebebiyle Allâh’a dâimâ şükür hâlinde bulunmalı, istifâdemize sunulan bu mübârek hayvanları kurban ederken de tâzîme riâyet ederek nezâketli, merhametli ve şefkatli davranmalıyız.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları