Hak Dostlarının Yemek Yeme Âdâbı
İslâmʼın yemek âdâbında, Allâhʼın adını anarak yemeğe başlayıp yine Oʼna hamd ve şükürle yemeği bitirmek tavsiye edilir.
Şâh-ı Nakşibend Hazretleri buyurur:
“Yenilecek bir gıdâ, her ne olursa olsun, gafletle, öfkeyle veya istemeyerek tedârik edilmiş ve
hazırlanmış ise, onda hayır ve bereket yoktur. Zira ona nefs ve şeytan yol bulmuştur. Böyle bir
yiyeceği yiyen kimsede, mutlaka (feyiz ve huzuru bozacak) çirkin bir netice meydana gelir.
Gaflete dalmadan hazırlanan ve Allah Teâlâ’yı düşünerek yenen helâl ve hâlis yiyeceklerden,
hayır (feyz ve rûhâniyet) meydana gelir.
İnsanların hâlis ve sâlih ameller işlemeye muvaffak olamayışlarının sebebi; yeme-içmede
(harama, şüpheli şeylere ve kul haklarına kâfî derecede dikkat etmeyişleri ve bu hususta) ihtiyatsız davranmalarıdır. Her ne hâl olursa olsun, bilhassa namazda huşû, hudû ve
huzûr-maallâh hâlinde bulunmak, zevkle ve gözyaşı dökerek namaz kılabilmek; helâl lokmayla beslenmeye ve yemeği Allah Teâlâ’yı düşünerek pişirip O’nun huzûrundaymış gibi yemeye
bağlıdır. Vücudu haram (ve şüpheli) lokma ile beslenmiş bir kimse, namazdan bir neşve
duyamaz.”
Eserlerde nakledildiğine göre Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, çoğu zaman yemeği kendi elleriyle pişirir, sofra hizmetini de bizzat kendisi îfâ ederdi. Yemek yenirken sâliklerine;
“‒Sofra başında kendinizi Allâhʼın huzûrunda bilin, Oʼnun verdiği rızkı yediğinizi unutmayın...” diye nasihat ederdi.
Topluca yemek yenirken eğer biri gafletle ağzına lokma alsa, Hazret bunu firâsetiyle sezer ve:
“‒Önündeki yemeği, Allâhʼın huzûrunda olduğunu unutmadan ye, Allahʼtan gayrı şeyler düşünme, dâimâ sana senden yakın olan Mevlâʼyı düşün.” buyururdu.
Bu îkazlarıyla aslında, her hâlükârda ve dâimâ Allâhʼı zikretmek, Oʼnu düşünmek ve kalben Oʼnunla olmak gerektiğini hatırlatmış olur; bilhassa Cenâb-ı Hakkʼın lûtfettiği rızkı yerken Oʼndan gâfil kalmanın, kulluk edebi bakımından çok daha büyük bir kusur olacağını telkin etmiş olurdu. Nitekim İslâmʼın yemek âdâbında Allâhʼın adını anarak başlayıp yine Oʼna hamd ve şükürle bitirmenin tavsiye edilmiş olması da, bu hikmete binâendir.
ŞAH-I NAKŞİBEND HAZRETLERİ O YEMEĞİ YEMEMİŞ!
Yine Nakşibend Hazretleri; şayet bir yemek gaflet ile, öfke ile, yahut kerhen, yani isteksizce ve zorla pişirilmiş ise, o yemekten kendisi yemediği gibi sâliklerine de yedirmezdi.
Nitekim dostlarından biri Nakşibend Hazretleriʼne bir ekmek hediye getirdiğinde, Hazret buyurdu ki:
“‒Bu ekmeği yemek, bizim için uygun değildir. Zira ekmek, öfke ile yoğruldu ve öfke ile pişirildi.”
HELÂL LOKMANIN TESİRİ
Abdülkâdir-i Geylânî Hazretleri de yenilen lokmaların, insanın mâneviyâtı üzerinde ne kadar hayâtî bir tesiri bulunduğunu şöyle ifâde eder:
“Haram yemek, kalbi öldürür; helâl yemek ise ihyâ eder. Lokma var seni dünya ile, lokma var seni âhiret ile meşgul eder. Lokma var, seni Allah Teâlâ’ya rağbet ettirir.”
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları, 2013