Hak ile Batılın Mücadelesi
Hak ile bâtıl mücadelesi ne zaman başladı? Hak ile bâtılın mücadelesine örnekler.
İlk insandan itibâren hak ve bâtıl arasında bir mücadele başlamıştır. Gerçekten de imtihan dünyasında; îman ve küfür, hidâyet ve dalâlet, tevhid ve şirk, hayır ve şer, ihlâs ve nifak, salâh ve fesad, şükür ve nankörlük şeklinde birbirinin zıddı olarak ikiye ayrılmış mefhumlar ve onların mensupları dâimâ var olagelmiştir.
Birinin mükâfâtı cennet, diğerinin fecî âkıbeti cehennem olan bu iki grup; insanlık tarihi boyunca mücadele hâlinde olmuş ve kıyâmete kadar da mücadeleye devam edecektir.
Ehl-i îman, Cenâb-ı Hakk’ın yeryüzündeki şahitleridir. Bunun aksine; iblis, avenesi ve şeytanlaşmış insanlar ise Allâh’ın, Rasûlullâh’ın, İslâm’ın, Müslümanların, îmânın ve güzel ahlâkın düşmanlarıdır.
Kur’ân-ı Kerîm’de bu düşmanlığın nasıl başladığı şöyle bildirilir:
“İblis dedi ki:
«–Öyle ise beni azdırmana karşılık, andolsun ki ben de onları saptırmak için Sen’in doğru yolunun üstüne oturacağım.
Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve Sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!»” (el-A‘râf, 16-17)
HAK İLE BATIL MÜCADELESİNE ÖRNEKLER
Bir tarafta; peygamberler, sıddîklar, şehitler ve sâlihler vardır. Diğer tarafta ise küfür ve dalâlet ehli, kibirli tâğutlar ve aveneleri bulunmaktadır. Bu zıtlıklar, Cenâb-ı Hakk’ın “Hâdî ve Mudill”[1] esmâsının birer tezâhürüdür ve kıyâmete kadar da devam edecektir.
Meselâ;
- Âdem aleyhisselâm ve İblis...
- Hâbil ve Kābil...
- İbrahim aleyhisselâm ve Nemrud...
- Mûsâ aleyhisselâm ve Firavun...
- Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz ve Ebû Cehil... Ve günümüze kadar devam eden temsilcileri, takipçileri...
Dış dünyada yaşanan bu mücadele, insanın iç dünyasında da devam eder. Hazret-i Mevlânâ bunu şöyle anlatır:
“Nefis sahibi olan kimse, Mûsâ aleyhisselâm gibidir. Teni ise onun Firavun’udur. Nefis sahibi bir kimse, kendi içindeki nefsi bırakır da «Düşman nerede?» diye hâriçte aranır durur.”
“Ey Hak yolcusu! Gerçeği öğrenmek istiyorsan; Mûsâ da Firavun da ölmediler; bugün senin içinde yaşıyorlar, senin varlığına gizlenmişler, senin gönlünde savaşlarına devam ediyorlar! Bu sebeple, birbirinin düşmanı olan bu iki kişiyi kendinde araman gerekir!”
Demek ki mü’min, hem iç dünyasında nefse ve şeytana karşı, hem de dış dünyada, kendisinin ve Allâh’ın düşmanlarına karşı mücadele etmek mecburiyetindedir.
Dipnot:
[1] Hâdî; lâyık olana hidâyet veren, doğru yola sevk eden. Mudill; müstahakkını dalâlete/sapıklığa götüren.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam Tefekkür Ufku, Erkam Yayınları
YORUMLAR