Hakiki Bayrama Nâil Olabilmenin Yolu

Hakîkî bayrama nâil olabilmenin yolu; mahzun gönüllere de bayram neşesi verebilmekten geçer. 

Cihana gönderilişte, ilâhî takdir, insanlar arasında eşitlik gözetmemiştir. Kimisi zengin, kimisi fakir… Kimisi sağlam, kimisi sakat veya hasta… Kimisi daha zekî, kimisi daha güçlü, kimisi daha becerikli…

Bütün bu farklılıklar da imtihan vasıtası… Kimde hangi nimet çok ise, bilmelidir ki, o nimetten mahrum olanlara karşı mes’uldür. Ayrıca mahrumların edecekleri duâlara dünyada da âhirette de muhtaçtır.

BOL RIZIK VERİLEN, AZ RIZIK VERİLENDEN SORUMLUDUR

Kime Cenâb-ı Hak, bol rızık vermişse, az verdiklerinin mahrumiyet ve muhtaçlıklarından, o zengini sorumlu tutar. Kimi sağlam ve güçlü kılmışsa, hasta ve zayıf kardeşinin mes’ûliyeti onun omuzlarındadır. Kime zekâ, anlayış, ilim nasîb etmişse, ona da diğer kullara bu nimetlerle hizmet etme vazifesi düşer.

Kim bu mes’ûliyetlerini şevkle yerine getirir, kardeşi için fedâkârlık gösterirse, ilâhî mükâfatlara nâil olur. Böyle fedâkâr insanların istikamet verdiği bir cemiyette, kardeşliğin müstesnâ bir feyzi ve bereketi hâsıl olur. Böyle bir belde huzur ve saâdet yağmurlarıyla bereketlenir.

Fedâkârlığın eksildiği, herkesin kendi nefsini düşündüğü, bencilliğin kol gezdiği, insâniyet kıtlığı yaşanan bir beldede ise, bereketten mahrumiyet yaşanır. Kasvet ve bürûdet hüküm sürer. Terör ve anarşi olur.

Velhâsıl bugün bir Müslüman, Müslüman kardeşi için her türlü fedâkârlığı yapmalıdır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Ekim 2012

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.