Hakk’a Şükür Vazifemiz
Bir mü’mini diğer insanlardan ayıran en mühim vasıflardan biri, merhamettir. Yaratan’dan ötürü yaratılanlara gösterilen merhametin bir tezâhürü olarak yapılan ulvî hizmetlerin başında da İslâm’ı tebliğ ve Hakk’a dâvet gelir.
İnsanları hayra çağırmak, yanlışlarını düzelterek bilmedikleri doğruları öğretmek, mâneviyatlarını takviye edip gönül âlemlerini Hakk’a yönlendirmek, onlara yapılabilecek en büyük hizmettir. İnsanların hem bu dünyalarını hem de ebedî âlemlerini güzelleştiren bu hizmet, îman nîmetinden dolayı Hakk’a şükür vazifemizin de en güzel bir tezâhür şeklidir. Hakk’ın rızâsını kazandıran bereketli ve fazîletli bir amel-i sâlihtir. Bir insan için Cenâb-ı Hakk’ın şu medhine nâil olmaktan daha büyük bir mazhariyet düşünülebilir mi?:
“(İnsanları) Allâh’a dâvet eden, sâlih ameller işleyen ve «Ben Müslümanlardanım.» diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet, 33)
Yüce Rabbimiz, kendilerinden râzı olduğu ve ebedî kurtuluşa erdirdiği, sâlih kullarından olmamızı arzu ederek şöyle buyurmaktadır:
“Sizden, hayra dâvet eden ve iyiliği emredip kötülükten nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte onlar felâha erenlerdir.” (Âl-i İmrân, 104)
TEBLİĞ HİZMETİNİN EHEMMİYETİ
Peygamber Efendimiz de, tebliğ hizmetinin ehemmiyetine dâir şöyle buyurmuşlardır:
“Allâh’a yemin ederim ki, Cenâb-ı Hakk’ın senin vâsıtanla bir tek kişiyi hidâyete erdirmesi, (en kıymetli dünyâ nîmeti sayılan) kızıl develere sâhip olmandan daha hayırlıdır.” (Buhârî, Ashâbu’n-Nebî, 9)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları
HAKKA VE HAYRA DAVET
https://www.islamveihsan.com/hakka-ve-hayra-davet.html