Hakk’a Tazim İfadeleri
Tazim ne demektir? Takvâ ile tazim arasında bir ilişki/bağ var mıdır? Hakk’a/Allah’a tazim nasıl olur? Allah Teâlâ’ya tazim ifadeleri...
Hürmet ve saygı göstermek, bir şeyin aziz ve yüce oluşunu söz ve davranışlarla ifade etmek, bir varlığın kıymetini takdir etmek anlamında kullanılan “tazim” kelimesi, dinî hayatımız bakımından son derece önemli bir kavramdır. Kur’ân-ı Kerîm’de ta‘zîm (التعظيم), ta‘zîr (التعزير), tevkīr (التوقير) gibi saygı ifade eden kavramlar, genel anlamda Allah’a saygı için kullanılmaktadır. Yine Kur’ân-ı Kerim’de takvâ ile tazim arasında sıkı bir bağın olduğuna dikkat çekilerek, “Kim Allah’a ait nişanelere/alemlere tazimli davranırsa bu, kalplerin takvâlı olmasındandır.” (Hac Sûresi, 22/32) buyurulmuştur. Buradan hareketle denilebilir ki kişinin gönül dünyası Hakk’ın razı olacağı güzelliklerle buluştuğu ölçüde Hakk’a ve O’na ait her şeye karşı saygısı diğer bir ifadeyle tazimi de artacak demektir.
HAKK’A TAZİM
Hakk’a tazim, kendi içinde iki kısımda değerlendirilebilecektir. Birincisi Zât-ı Ulûhiyyete tazim, ikincisi ise O’na nispetle tüm varlığa yönelik tazim duygusudur. Zât-ı ulûhiyete tazim, hiç şüphesiz dinin en önemli rükünlerinden biridir. Hatta denilebilir ki dînî hayatın hiçbir alanı bu tazim duygusundan ayrı düşünülemez.
Kelime-i şehâdet, bir tazim cümlesidir. İlahlığı sadece Allah’a tahsis etmek, O’nun hiçbir ortağının olmadığını ifade etmek, tazimin odağını teşkil eder. Allah’a karşı en büyük saygısızlık, O’na ortak koşmak ya da O’na ait bir vasfı ya da sıfatı bir başka varlığa vermektir. Bu yönüyle Allah’ın isimleri diye bildiğimiz “Esmâü’l-Hüsnâ”’nın tamamı, Hakk’ı nasıl tanımamız gerektiğinin ve O’na nasıl iman etmemiz gerektiğinin bir çerçevesini sunmaktadır. Âlimlerimiz bu isimleri bile mânâ yönüyle tam olarak idrak etmenin mümkün olmadığını ifade ederek Hakk’ı tazimde şu nebevî cümleyi bir vird gibi tekrar ederler: (لا أُحصي ثناءً علَيكَ أنتَ كما أثنَيتَ علَى نفسِك) “Allah’ım Sen’i hakkıyla senâ edemem; Sen, Zât-ı ulûhiyetini nasıl senâ etmiş isen öylesin.”
HAKK’A TAZİM İFADELERİ
Allah Teâlâ’yı tazimin bir gereği de O’nun ism-i şerifini saygıyla anmaktır. Esmâ’l-Hüsnâ bu yönüyle O’nu hangi vasıflarla bizim dilimizde ve gönlümüzde anmamız gerektiğini göstermesi bakımından son derece önemli bir kılavuzdur. Rabbimizin ism-i şerifinin başına ya da sonuna bir tazim ifadesi getirilmelidir. “Allah Teâlâ”, “Allah -celle celâlüh-”, “Yüce Mevlâmız”, “Aziz ve Celîl olan Rabbimiz”, “Kerîm olan Mevlâmız”, “Rahmân ve Rahîm olan Rabbimiz”, gibi ifadeler, selef-i salihînin Yüce Rabbimizi ifade şekillerinden bazılarıdır.
Kur’ân-ı Kerim’de geçen “Şânı ne yücedir!” anlamındaki (تَبَارَكَ الَّذ۪ي) ifadesi ve yine “Her türlü eksiklikten münezzeh, tüm kemâl sıfatlarıyla muttasıf” anlamındaki (سُبْحَانَ الَّذ۪يۤ) cümleleri Yüce Rabbimizin tazimine dikkat çektiği gibi “Yüceler yücesi Rabbinin ismini tesbih et”[i] (سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْاَعْلٰ) şeklindeki âyetler de Hakk’ın adını anarken takınılması gereken tazim duygusuna ve ifadelerine işaret etmekte ve hatta emretmektedir. “Tesbih” kavramı Allah Teâlâ ile ilgili kullanıldığında Rabbimizin şanını, azametini, kibriyâlığını ve kemâlini ifade etmek anlamında kullanılır.
Kulluğun en güzel vaziferinden ve göstergelerinden biri olan namaz ibadetine dikkat edilirse, söz ve fiil olarak tümüyle tazim ifadesidir. “Allâhu Ekber” diye tekrar edilen tekbirler, okunan “Sübhâneke” duası ve her rekatta tekrarlanan “Fâtiha Sûresi”, rukû ve secdelerdeki “Sübhâne Rabbiye’l-azîm” ve “Sübhâne Rabbiye’l-a’lâ” tesbihleri, okunan “Tehiyyat” cümleleri tamamen Hakk’a tazim ifadeleridir. Namazda el bağlayıp ayakta duruştan, rukû ve secdeye kadar her bir hareket de bir tazim şeklidir.
HAKK’A TAZİM
Hakk’a tazim, her kulun takvâ seviyesine göre söz ve amele dökülür. Şöyle bir kıssa anlatılır:
Nakledildiğine göre İbrahim bin Edhem hazretleri, bir sarhoşun pis kokulu ve bulaşık ağzını yıkamış, bunu niçin yaptığını soranlara da:
“Eğer yüce Allâh’ın adını zikretmek için yaratılan dil ve ağzı, bulaşık olarak bırakırsam, hürmetsizlik olur...” demiştir.
Adam ayıldığında ona:
“Horasan zâhidi İbrahim bin Edhem ağzını yıkadı...” dediler.
Bu durumdan mahcup olan sarhoşun gönlü de uyandı ve:
“Öyleyse ben de tevbe ettim...” dedi.
Böyle bir hâle vesîle olan İbrahim İbn Edhem hazretlerine rüyasında Hak katından şöyle buyuruldu:
“Sen bizim için onun ağzını yıkadın! Biz de senin için onun kalbini yıkadık!”[ii]
Hak’tan gelen her bir peygamber ve ilâhî emirlere tazim de Hakk’a tazim demektir. Kur’ân-ı Kerim’de peygamberlere iman, itaat, ittiba, muhabbet ve teslimiyet gibi insanlardan istenen hususlar Hak adına olacağından hakikatte Hakk’a tazimin bir gereğidir. Bu yönüyle Hakk’a adanan kurbanlara, O’na tahsis edilen mescitlere, ibadethanelere ve Hakk’ın kullarına tazim göstermek de Hakk’a tazimin bir uzantısıdır.
İnce düşünülürse tüm varlık O’nundur. O’nun horladığı ve huzurundan kovduğu şeytan ve avaneleri ve bir de O’nu inkâr eden kâfir ve müşriklerin dışında canlı cansız tüm varlık O’nun hatırına tazimi hak etmektedir. Bu, onların zâtı itibariyle değil, ait oldukları yaratıcıları sebebiyle bir tazimdir. “Yaratılanı hoş gördük Yaratandan ötürü” anlayışı tazimin bu çeşidine bir işarettir. Elbette tazime konu olan bu alanın da kendi içinde bir hiyerarşisi elbette olacaktır.
Son olarak şunu da ifade edelim ki tazimden yoksun bir kulluk, şuursuz bir kulluktur. Feyizli ve bereketli sonuçlar, ancak tazimli kulluğun bir sonucudur. Terakki ve tekâmül, tazimi doğurduğu gibi tazim de ilâhî yardım ve rahmeti celbedeceğinden terakki ve tekâmül vesilesidir.
Dipnotlar:
[i] A’lâ Sûresi 87/1. [ii] İmam Yâfiî, Sâlihlerin Hikâyeleri, s. 419-420.
Kaynak: Adem Ergül, Altınoluk Dergisi, Sayı: 459