Hakka Vasıl Olmak İçin Ne Yapmalı?
Mevlânâ Hâlid Hazretleri, bir sene süren yolculuktan sonra Delhi’ye (Cihânâbâd’a) vardı. Yol için yanına aldığı bütün eşyâyı fakirlere infâk etti.
Kendi kendine: “Ey Hâlid, bütün ömrün liderlikle geçti. Biraz da kendini o Şâh’a hizmet eden köle yap!”[1] diyerek hemen Abdullah Dehlevî Hazretleri’nin huzûruna koştu. Üstâdından Nakşibendiyye yolunun bütün esaslarını, büyük bir dikkat ve iştiyakla alıp hayatına tatbik etmeye başladı. İlmî derecesini bir tarafa bırakarak mütevâzı bir şekilde üstâdının hizmetinde mânen mesâfe katetmeye gayret ediyordu.
Dergâhın hizmetlerine koşuyor, temizlik yapıyor, dervişler için abdest suyu hazırlıyor, bunun dışında kalan vakitlerde de hep zikir, murâkabe ve mücâhedeyle meşgul oluyordu. İhvân; sohbet ve zikir için toplandığında, Mevlânâ Hâlid en arka safta, ayakkabıların yanına otururdu. Hizmet ve sohbet hâricinde ise insanlara karışmazdı. Hücresinin kapısını kapatıp zikir ve ibadetle meşgul olurdu.
HAKKA VASIL OLMAK
Abdullah Dehlevî Hazretleri’nin ileri gelen talebelerinden Şeyh Ahmed Saîd şöyle buyurur:
“–Mevlânâ Hâlid’in hücresi, üstâdımızın huzûruna geldiği günden memleketine döndüğü âna kadar hep kapalı dururdu. O, zaruret olmadan dışarı çıkmazdı. Derûnundaki sırrî bir âlemde yaşıyordu. Bu rûhânî hâller neticesinde çok yüksek mertebelere nâil oldu. Hakk’a vâsıl olmak isteyen müridlerin de böyle olmaları lâzımdır.”[2]
Bu esnâda senelerden beri ilmini, kâbiliyetlerini işiten Delhi âlimleri ve şeyhleri, Mevlânâ Hâlid Hazretleri ile görüşmek üzere geliyorlardı. Ancak o öyle bir yalnızlık içine gömülmüş, kendi ruh deryâsına dalmış vaziyette idi ki, onlara:
“–Fakir, buraya geliş maksadıma ulaşmadan hiçbir şeyle meşgul olamam! Beni mâzur görün!” diye haber gönderiyordu.
“Dışarıdan gelen misafirlere «hoş geldin»e gidilir.” nezâketine uyarak Hindistan’ın büyük velîsi Şah Abdülaziz Hazretleri de ziyaretine gelmişti. Yanındaki mürîdi, Mevlânâ Hâlid’e:
“–Hindistan’ın üstâdı sizinle görüşmek istiyor!” dediğinde Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri de aynı nezâketle:
“–Kendisine selâm söyleyiniz, maksadıma ulaştıktan sonra bizzat ben onun ziyaretlerine geleceğim!” diye cevap verdi.[3]
DİPNOTLAR
[1] Kavak, Dîvân-ı Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî, beyt: 806.
[2] Kevserî, İrğâmu’l-Merîd, s. 55-56.
[3] Nedvî, İmâm-ı Rabbânî, s. 405.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları
YORUMLAR