Hakkın ve Haklının Yanında Olmak

Diyanet İşleri'nin 12 Ocak 2018 tarihli hutbesinde Hak ve batıl kavramları ele alınarak müslümanın bu konuda ki duruşuna değiniliyor. İslam'da Hakkın yanında batılın karşısında olmanın önemi ve farziyeti işleniyor. İşte tam metni ile 12 Ocak 2018 Cuma Hutbesi metni...

12 Ocak 2018 Cuma Hutbesi tam metni:

HAKKIN YANINDA, BÂTILIN KARŞISINDA YER ALABİLMEK

Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!

Peygamber Efendimiz (s.a.s), yaklaşık on yıl önce hicret ederek ayrılmak zorunda kaldığı Mekke’yi ordusuyla birlikte fethetmişti. Allah’ın Resûlü, doğup büyüdüğü ve hasretini çektiği bu mübarek beldeye bir müddet özlemle baktı. Ardından coşku ve heyecanla Beytullah’a yöneldi. Tavaftan sonra Kâbe’nin içine girdi ve “Hak geldi, bâtıl yok oldu. Zaten bâtıl yok olmaya mahkûmdur". (1) âyetini okuyarak Kâbe’yi ve çevresini putlardan temizledi.(2)

Aziz Müminler!

Yüce Allah’ın güzel isimlerinden biri de “elHak” tır. Rabbimiz, hakkın, hakikatin, adaletin kaynağı ve yegâne sahibidir. O, Âdem (a.s.)’dan Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.s)’e kadar yüce peygamberleri aracılığıyla insanları hakkı tanımaya davet etmiştir. İnsanlık tarihinin hak-bâtıl mücadelesi Hz. Âdem’in iki oğlu Hâbil ve Kâbil ile başlamıştır. Hâbil, teslimiyet ve samimiyetiyle hakkın yanında yer almış, Kâbil ise hırsı ve kıskançlığıyla, bâtılın tarafını seçmiştir. Kıyamete kadar Hâbil, iyilerin ve iyiliğin öncüsü; Kâbil ise işlediği cinayetle kötülerin ve kötülüklerin sembolü olarak anılmaya devam edilecektir.

Kıymetli Kardeşlerim!

Hak, tevhit inancıdır. Allah’a iman ve teslimiyettir. Yalnızca O’na kul olmaktır. Bâtıl ise, Allah’ın varlığını ve birliğini inkâr etmek ve O’na şirk koşmaktır. O’ndan başkasına kulluk etmektir. Hevâ ve hevesin esaretine girmektir. Allah’ın sayısız nimetlerine kör ve sağır kesilmektir.

Hak, Din-i Mübin-i İslam’ın hayat veren ilkeleri ve insanı insan yapan, dünyayı yaşanılır kılan güzellikleridir. Bâtıl ise Yüce dinimizle bağdaşmayan inanış ve anlayışlardır. İslam’a savaş açan uygulamalardır. İnsanın onur ve haysiyetini zedeleyen kötülüklerdir.

Hak, doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayırt eden hidayet rehberimiz Kur’an-ı Kerim’dir. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in eşsiz örnekliğidir. Bâtıl ise Yüce Kitabımızı ve peygamberimizin sünnet-i seniyyesini gönüllerden, zihinlerden silmeye yönelik hareketlerdir.

Hakkın yolu, peygamberlerin, şehitlerin, sadakat ehli, iyi müminlerin yoludur. Bu yolun sonunda ebedi nimetler yurdu olan cennet vardır. Bâtılın yolu ise inkârcıların, gazaba uğrayanların, doğruluktan sapanların, kötülerin yoludur. Bu yolun sonu, azap ve hüsran diyarı olan cehennemdir.

Kardeşlerim!

Hakkın yolunu tutanlar, mazlumun, mağdurun ümidi olurken; bâtılda birleşenler, çoğunlukla zulmün ve zalimin sesi olurlar. Hakka gönül verenler, yüce değerler uğruna mücadele ederken; bâtıla dalanlar, çıkar ve menfaati üstün tutarlar. Hak sevdalıları, yeryüzünü imar edip yaşanılır hale getirmeye çalışırken; bâtılın hizmetkârları, fitne, fesat, yalan, iftira ve bozgunculuk peşinde koşarlar. Hakka tâbi olanlar, dünyada barış, huzur ve adaleti temin için çabalarken; bâtıl taraftarları, kan ve gözyaşı akıtmaya; şehirleri harabeye çevirmeye; zihinleri ve gönülleri tahrip etmeye çalışırlar.

Kardeşlerim!

İstiklâl Şairimizin hak sevdalısı bir gönlü tarif eden şu dizeleri ne kadar da anlamlıdır:

Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!

Adam, aldırma da geç git, diyemem aldırırım.

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!

Öyleyse kardeşlerim! Şartlar ne olursa olsun hakkın yanında, bâtılın karşısında yer almaya, hakikatin tercümanı olmaya devam edelim. Birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye etmekten vazgeçmeyelim. Unutmayalım ki, hakkın hizmetinde olduğumuz sürece Allah’ın rahmeti ve yardımı da bizimle olacaktır. Hakkı tutup kaldırdığımız müddetçe bâtıl bize asla zarar veremeyecektir.

Hutbemi Peygamber Efendimizin şu hadisiyle bitirmek istiyorum:

“Allah’ım! Hamd, sana mahsustur. Sen, yerin ve göğün nurusun. Sen, bütün varlıkların yegâne sahibi ve Rabbisin. Sen Hak’sın. Va’din de sözün de haktır. Sana kavuşmak haktır. Cennet haktır. Cehennem de haktır. Peygamberler haktır. Kıyametin kopması haktır.

Allah’ım! Geçmiş ve gelecek, gizli ve açık bütün günahlarımı bağışla! Benim ilâhım Sensin. Senden başka ilâh yoktur.”(3)

Dipnotlar: 1 İsrâ,17/81.  - 2 Buhârî, Mezâlim, 32; Müslim, Cihâd ve Siyer, 87. - 3 Buhârî, Tevhîd, 35.

Kaynak: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Amin Insha ALLAH Niyyetler Karshilik görür Insha ALLAH. Enfal Suresinin 19-cu Ayetin de ki Uyari və Tavsiye Mu'min toplumuna Yoksa Kafir toplumuna mi Hitaben gecherek? Əgər Kafir toplumuna dersek, o zaman neden ardınca Mu'minlerin İtaatsizliyinden, yüz chevirmelerinden baha edilmiyor?Və san ki İnsanlar söz dinləmədən savaşın Fetih adlandirdiklari hareketin dəvam etməsini istəyərək Yüz chevirmish halde Əmri kulakardi etmish gibi bir sahne Canlandiriyor? Və Elhamdu Li ALLAH i RABB Əl Aləmin

    Amin Insha ALLAH Niyyetler Karshilik görür Insha ALLAH. En'Am Suresinin 19-cu Ayetin de ki Uyari və Tavsiye Mu'min toplumuna Yoksa Kafir toplumuna mi Hitaben gecherek? Əgər Kafir toplumuna dersek, o zaman neden ardınca Mu'minlerin İtaatsizliyinden, yüz chevirmelerinden baha edilmiyor?Və san ki İnsanlar söz dinləmədən savaşın Fetih adlandirdiklari hareketin dəvam etməsini istəyərək Yüz chevirmish halde Əmri kulakardi etmish gibi bir sahne Canlandiriyor? Və Elhamdu Li ALLAH i RABB Əl Aləmin

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.