Hâlid-i Bağdâdî -rahmetullâhi aleyh- Hazretleri’nden Hikmetli Sözler

İSLAM VE İHSAN

Hâlid-i Bağdâdî -rahmetullâhi aleyh- Hazretleri’nden hikmetli sözler ve tavsiyeler...

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurur: “Din, nasihattir.” (Müslim, Îmân, 95)

Cenâb-ı Hakk’ın insanlığa muhteşem ikrâmı, ebedî ve mükemmel mûcizesi olan Kur’ân-ı Kerim; baştan sona hikmettir, öğüttür, nasihattir, ibret dolu kıssa ve bin bir hissedir.

Başta sahâbî efendilerimiz olmak üzere, bütün Hak dostları Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in zamana yayılmış zirve mâhiyette, müstesnâ talebeleridir.

HÂLİD-İ BAĞDÂDÎ HAZRETLERİ’NDEN HİKMETLİ SÖZLER VE TAVSİYELER

“İslâm ile şereflenen bir kişi nasıl olur da geceyi tamamen uykuya verip Allah Teâlâ’nın emânetini muhafaza etmez?!.  Cenâb-ı Hakk’ın bize en mühim emânetlerinden biri, seherlerde kalkıp kıyâma durmaktır.” (Hânî, el-Hadâik, s. 697)

GÜNEŞLER GÜNEŞİ!

Hâlid-i Bağdâdî’ye genç yaşta ulaştığı ilmî derecesi sebebiyle, «Şemsü’ş-Şümûs / Güneşler Güneşi» nâmı verilmişti.

Mânevî bir işaretle mâneviyat yoluna girdi. Bir senelik uzun bir seyahat ile ulaştığı Delhi’de, üstâdı Abdullah Dehlevî Hazretleri; HAZRET-İ Hâlid ile hiç alâkadar olmadan, ona gururu ayaklar altına aldıracak hizmetler yaptırdı. Helâ temizletti. Omuzlarında su taşıttı.

O da nefsinin itirazlarına aldırmadan, enâniyetin tehlikesinden kurtulmak için aylarca hizmete devam etti. Benliğini hizmetle eritti. İmtihanı aşınca; üstâdı, onu mânevî eğitime aldı ve altı ayın sonunda memleketine irşâda gönderirken, şehrin dışına kadar yaya olarak uğurladı.

NEFİS MUHASEBESİ

Hâlid-i Bağdâdî -rahmetullâhi aleyh- bir gün helâ taşlarını temizleme işinde bir hayli yorulmuştu. Nefsi, bir an onu zayıf bulup gönlüne birtakım vesveseler vermeye başladı:

“–Ey Bağdat ve Şam diyarlarının eşsiz ilim deryâsı! Ey ağniyâ ikliminin Mevlânâ Hâlid’i! Deli mi, velî mi olduğu belirsiz bir kişinin sözüyle kalktın, nice yollar aşarak tâ buralara kadar geldin. Hani aradığını buldun mu? Baksana ortada ne tâlim terbiye var, ne seyr u sülûk! Aylardır gece gündüz sana helâ temizletmekten başka ne yaptılar? Bu muydu senin aradığın ledünnî ilim?..”

Bu tehlikeli iğvâ karşısında şiddetle irkilen Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri, nefsinin, önüne çekmek istediği gaflet perdesini, ihlâs, samimiyet ve teslîmiyet sâikasıyla derhâl parçalayarak nefsini şöyle hesaba çekti:

“–Ey nefsim! Şayet mübârek hocamın verdiği şu şerefli vazifeyi canına minnet bilmeyip bir nefes bile ondan imtinâ edecek olursan, sana yerleri süpürge ile değil, sakalımla süpürtürüm!..”

KENDİNİ BEĞENME!

  • Şerîat âlimleri ve müşâhede ehli ârif zâtlar şu hakikat üzerinde ittifak etmişlerdir ki;

Bir kimsenin kendi nefsini beğenmesi, başkalarını hor görmesi ve diğer insanlardan daha takvâ sahibi olduğuna inanması, büyük günahların en büyüklerindendir. (Es‘ad Sâhib, Buğyetü’l-Vâcid, s. 117, no: 13)

BANA DUÂ EDİN!

Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri, hemen hemen her mektubunda, muhatabından son nefeste îmân ile vefât edebilmek ve İslâm’ı hayatın her alanına en güzel şekilde yansıtabilmek için duâlar talep etmiştir. Bunlardan birkaç misal şöyledir:

“...Sizden ricam, hüsn-i hâtime ile (son nefesi îmân ile vererek) Rabbime kavuşabilmem ve Mahlûkātın En Hayırlısı -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sünnetine tâbî olabilmem için duâlarınızda beni hatırlamanızdır.” (Es‘ad Sâhib, Buğyetü’l-Vâcid, s. 128, no: 18)

“…Güzel ahlâkınızdan ve şerefli tabiatınızdan ricam; bu fakiri Sünnet-i Seniyye’ye istikamet üzere bağlı kalabilmem ve tertemiz İslâm dîni üzere ölebilmem için duâdan unutmamanızdır.” (Es‘ad Sâhib, Buğyetü’l-Vâcid, s. 141, no: 29)

İSTİKAMET DAHA ÜSTÜN

Hâlid-i Bağdâdî -rahmetullâhi aleyh-, bir mektubunda şöyle buyurur:

“...Cenâb-ı Hak’tan bizler ve sizler için istikametin devamını dileriz. İstikamet sebeplerini tahsil etmek için bütün gayretinizle çalışınız!

Zira istikamet, bin kerâmetten daha hayırlıdır.”

(Es‘ad Sâhib, Buğyetü’l-Vâcid, s. 267, no: 98)

BU YOL ASHAB YOLU

  • Bu yol;
  • İnsanların arasında bulunurken dahî tek başına olduğun vakitlerdeki gibi Allah ile beraber olmak,
  • Dînî ilimlerin tahsil ve tâlîmi ile meşgul olmak,
  • Her mü’minin giydiği sade kıyafetleri giymek,
  • Zikri gizlemek, (sırrî zikre devam etmek),
  • Nefesleri öyle bir muhafaza etmek ki, bir nefesi bile Allah’tan gafil olarak alıp vermemek ve en yüce ahlâk sahibi olan Efendimiz’in ahlâkıyla ahlâklanmaktır.

Sözün özü, bu tarîkat, fazlası ve noksanı olmaksızın, tamamen sahâbe-i kirâmın şerefli yoludur. Yine o, Kitap ve Sünnet’in azîmetleri ile amel etmekten ibarettir.

(Es‘ad Sâhib, Buğyetü’l-Vâcid, s. 78, no: 4)

ADIM ADIM

  • Gücünüzün yettiği kadar azîmetlerle amel ediniz! Bir şeyin tamamı elde edilemiyor diye, bütünüyle terk edilmesi gerekmez. Hak dostlarının çok kıymetli sözlerinden biri şöyledir:

«Allâh’a giden yollar, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in izini adım adım takip edenlerden başkasına kapalıdır.»

Asıl iş; benliği yok etmek, çok gayret göstermek, ahde vefâ ve mevcuda kanaat etmektir. (Es‘ad Sâhib, Buğyetü’l-Vâcid, s. 81, no: 5)

SIRATTAN GEÇMEK

  • Sırat köprüsü kıldan ince, kılıçtan keskindir. Dünya hayatında İslâm’ı yaşamak da böyledir. İslâm’ı tam olarak yaşamaya gayret etmek, Sırat köprüsünden geçmek gibidir.

Burada nefse karşı mücadele güçlüğüne katlananlar, orada Sırât’ı kolay ve rahat geçeceklerdir.

İslâm’a uymayan, hevâ ve heveslerine düşkün olanlar ise, Sırât’ı geçerken çok büyük zorluk ve meşakkatlerle karşılaşacaklardır.

Bunun içindir ki, Allah Teâlâ, İslâm’ın gösterdiği doğru yola «Sırât-ı Müstakîm» ismini vermiştir. Bu isim benzerliği, İslâm yolunda bulunmanın, Sırat köprüsünü geçmek gibi olduğunu göstermektedir. Cehennemlikler, Sırat’tan geçemeyip cehenneme düşeceklerdir. (Kemahlı Feyzullah, Herkese Lâzım Olan Îmân, İstanbul 1997, s. 56)