Halk Arasında 'baba' Olarak Görülen Osmanlı Reisi
Kaptan-ı Derya ünvanıyla nam salan Barbaros Hayrettin Paşa, halk arasında çok sevilir, şefkatli bir baba olarak görülürdü.
Kânûnî Sultan Süleyman’ın Avrupa içlerindeki akın ve seferlerinin karşısına ciddî bir haçlı ordusunun çıkamayıp büyük fetihlerin gerçekleştirilmesinde onun birçok rakibini Akdeniz’de kâh bizzat, kâh yetiştirdiği reisleriyle perişan eden Barbaros Hayreddîn Paşa’nın da büyük bir rolü olduğu muhakkaktır.
Osmanlı’nın sınırlarını Fas’a kadar uzatan Hayreddîn Paşa:
Er odur ki dünyâda koya bir eser,
Esersiz kişinin yerinde yeller eser!
şuuruna sahip, hayırsever bir zâttı. O, her bir zafer ve muvaffakıyetinin ardından fakir ve yoksullara ihsan ve bağışlarda bulunmayı îtiyad edinmişti.
ŞEFKATLİ BİR BABA OLARAK GÖRÜLÜRDÜ
Bulunduğu şehir ve memleketlerde aç ve açıkta kimse bırakmazdı. Bunun için halk tarafından ziyâdesiyle sevilir, kendisine bir devlet büyüğü olmaktan öteye, âdeta şefkatli bir “baba” olarak bakılırdı. O, mânevî işaretle Cezâyir’i terk ettiği zaman oranın ahâlîsi gözyaşı dökmüş ve gelmesini hasretle beklemişlerdi.
Beşiktaş’ta bir medrese inşâ ettiren Paşa, muhtelif semtlerde han, hamam, konak, ev, değirmen ve fırınlar yaptırarak vakfetti. Husûsiyle bu yerlerin gelirlerinden medrese talebe ve muallimlerine büyük meblağlar ayırdı. Vefâtından evvel şahsî malı olan otuz kadırgayı bütün teçhizâtı ile birlikte devlete hibe etti.
O, kendisine sahâbe-i kirâmın dindarlığını numûne-i imtisâl edinmişti. Bu itibarla dünya işleri ile alabildiğine alâkadar olurken âhiret işlerini aslâ ihmâl etmezdi.
Denilebilir ki, onun dünya işleri de zâten birer âhiret ameli hüviyetinde idi. Gecesini üçe taksim etmekteydi. Birinci kısmında uyur, ikinci kısmında ibadet eder, üçüncü kısmında da Kur’ân-ı Kerîm okur, ayrıca yapacağı işlerin taktik ve plânlarıyla meşgul olurdu.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş / Osmanlı, Erkam Yayınları