Hangi Hallerde Cemaatle Namaz Terk Edilebilir?
Hangi hallerde cemaat terk edilebilir? Cemaate gitmemek için özür sayılan durumlar.
Bir özür bulunmadıkça cemaate devam etmelidir. Aşağıdaki özürler sebebiyle cemeate gitmemek mübah olur:
CEMAATE GİTMEMEK İÇİN ÖZÜR SAYILAN HALLER
1) Hastalık. Teyemmümü mübah kılacak derecede hastalık veya felçli olmak. Hafif başağrısı, hafif ateş gibi rahatsızlıklar, yürüyüşü engellemeyen felç hali özür sayılmaz.
Hastalığın özür sayılmasının delili, “(Allah) sizin için dinde güçlük yapmadı.” [1] âyetidir. Diğer yandan Rasûlullah (s.a.s) hastalanınca mescide çıkamadı ve şöyle buyurdu: “Ebû Bekr’e söyleyin, insanlara namaz kıldırsın” [2]
Diğer yandan nezle, grip, verem mikrobu taşıyıcısı gibi sahibini yatağa düşürmeyen fakat bulaşıcı hastalık sahibi kişilerin de mescide gitmemesi ya da giderse, başkasına bulaşmayı önlemek için özen göstermesi gerekir.
2) Beden ârızaları. Gözlerin görmemesi, kötürümlük, düşkün yaşlılık, felçlilik gibi haller cemaate gitmemeyi mübah kılar.
3) Korku. Mescide gittiği takdirde malına, canına veya ırzına zarar gelmesinden korkan kimse de cemaate gitmeyebilir. Hz. Peygamber’in, “Ezanı işiten bir kimse özürsüz olarak cemaate gitmezse, onun namazı yoktur.” buyurması üzerine, sahâbilerden birisi özrün ne olduğunu sormuştu. Allah’ın Elçisi, “Korku ve hastalıktır.” buyurmuştur.[3]
4) Olumsuz hava şartaları. Yağmur, çamur, şiddetli kar ve dolu, şiddetli soğuk, şiddetli sıcak, gece şiddetli rüzgâr, zifirî karanlık gece gibi hava şartları, vakit namazlarına olduğu gibi Cuma namazına katılmamak için de özürdür. Abdullah İbn Ömer (r.a)’den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Yolculukta Hz. Peygamber ile birlikte bulunduğumuzda, gece karanlık veya çamurlu olunca, bir münâdî şöyle seslenirdi: “Namazı bineklerinizin yanında kılın.” [4]
5) Abdestin sıkışık durumda olması. Çünkü bu durum, namazın huşû ve huzur içinde yerine getirilmesine engel olur. Nitekim, kişinin kalbini meşgul edecek derecede açlık ve susuzluk durumunda, yemek hazır olduğu halde tek başına veya cemaatle namaz kılmak da mekruh olur. Oruçlu hakkında açlık ve susuzluk, cemaate katılmamak için özür sayılmaz, çünkü yeme içme oruçlunun kalbini meşgul etmez.
6) Kokan ve kokusunu gidermek mümkün olmayan çiğ bir gıda maddesi yemek. Soğan ve sarımsak gibi çiğ bir gıda maddesini yiyen kimse bunların kokusu gidinceye kadar cemaate çıkmamalıdır. Hadiste şöyle buyurulur: “Soğan veya sarımsak yiyen kimse evinde otursun, bizden ve mescidimizden uzak dursun.” [5]
7) Bir yerde hapsedilmiş olmak. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Allah hiç bir kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.” [6]
8) İslâm toplumunda herkes için gerekli olan veya topluma yeterli olacak sayıda kimseye farz olan bilimleri araştırmak ve bunların eğitim- öğretimiyle meşgul olmak da cemaate katılmamak için bir özür sayılır. Bununla birlikte bilimsel çalışma yapan kimselerin, cemaati büsbütün terk etmemesi ve mümkün oldukça cemaate katılması uygun olur.
Sadece tembellik ve önem vermeme yüzünden cemaati sürekli olarak terkeden kimse için, İslâm devleti olan yerde ta’zir cezası uygulanır ve şahitliği kabul edilmez.
Cemaate devam etmek istediği halde, geçerli bir özürden dolayı, düzenli bir şekilde devamdan mahrum kalan kimse de niyetine göre cemaat sevabına nail olur.
Sonuç olarak, Hanefîler, cemaate gitmeyi düşürecek olan özürleri on sekiz maddede toplamış olup şunlardır: Yağmur, soğuk, korku, karanlık, hapis cezası, kör olmak, felçli olmak, çaprazlama eli ve ayağı kesilmiş olmak, hastalık, kötürüm olmak, yatalak olmak, çamur, zafiyet, yaşlılık, fıkıh ilmi ile uğraşmak, canının çektiği bir yemek hazır bulunmak, yolculuğa çıkmak üzere bulunmak, hastaya bakmak, gece şiddetli rüzgâr esmek. Gündüzün esen şiddetli rüzgâr ise özür sayılmamıştır. Çünkü aydınlık sebebiyle rüzgârın tehlikesine karşı korunmak mümkündür.
Dipnotlar:
[1] Hac, 22/78 [2] Buhârî, Enbiya, 19; Ezân, 46, 47, 51; İtisam, 5; Nesâî, İmâmet, 1, 17; Dârimî, Mukaddime, 14; A. İbn Hanbel, I, 299; IV, 312, 313, V, 361, VI, 159, 202 [3] bk. İbn Mâce, Mesâcid, 17; Tirmîzî, Mevâkît, 48; A. İbn Hanbel, III, 348. Bu hadisin senedinde müdellis bir râvî vardır. [4] Şevkânî, age, III, 155. [5] Buhârî, Ezân, 160; İ’tisam, 24; Müslim, Mesâcid, 73; Et’ime, 49; Ebû Dâvud, Et’ime, 40; A. İbn Hanbel, III, 400. [6] Bakara, 2/256.
Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları