Hanımların Hatibesi

KİM KİMDİR?

Sahâbîler’in hepsi örnek şahsiyetler olmakla birlikte, bazı sahâbîler çok yönüyle öne çıkmışlardı. Bunlardan biri de Hz. Esmâ binti Yezîd (radıyallahu anha) idi. Hanım Sahâbîler arasında açık sözlülüğü ve düzgün konuşmasıyla meşhurdu.

Hz. Esma binti Yezid (r.a.) bir olayı veya bir konuyu öyle güzel anlatır veya açıklardı ki, herkes ona hayran kalırdı. Bundan dolayı Hanım Sahâbîler’in büyük bir çoğunluğu, öğrenmek istedikleri konuları sorup öğrenmesi için Peygamberimiz Aleyhisselâm’a hep onu gönderirlerdi. O giderek, Peygamberimiz’den aldığı cevapları aynen muhafaza edip, arkadaşlarına anlatırdı.

Yine bir gün, zihinlerini meşgul eden çok önemli bir konuyu Peygamberimiz Aleyhisselâm’dan sorup öğrenmek ve gelip detaylı bir şekilde anlatmak üzere, Hz. Esmâ’yı temsilci seçtiler. Hanımların sorusunu alan Hz. Esmâ (radıyallahu anha), Peygamberimiz Aleyhisselâm’ın yanına gitmenin heyecanı ile önce abdestini tazeledi.

PEYGAMBERİMİZE HANIMLARIN MERAK ETTİKLERİ SORULARI SORUYORDU

İki Cihan Güneşi’nin huzuruna çıkacağı şuuru ile“Bismillah” diyerek çıktı evinden. Peygamberimiz Aleyhisselâm, o anda sevgili Ashâb’ıyla beraber mescidde oturup sohbet ediyordu. Hz. Esmâ, izin isteyip huzuruna çıktı. Selâm verdikten sonra söze başladı."- Allah’ın selâmı ve bereketi üzerinize olsun! Annem-babam canım-kanım, her şeyim sana feda olsun yâ Rasûlallah! Ben, hanımların merak ettikleri konuyu öğrenmek ve dönüp onlara anlatmak üzere, sana, hanımların elçisi olarak geldim.

Allah-u Teâlâ, seni, Âlemlere Rahmet olarak gönderdiği gibi, bütün kadınlara da erkeklere de Peygamber olarak göndermiştir. Hanımlar olarak biz de, Allah-u Teâlâ hazretlerine ve senin de O’nun Peygamberi olduğuna îmân ettik. Fakat biz, erkekler gibi değiliz. Biz kadınlar evlerimizde ev işleriyle uğraşmakta, erkeklerimizin isteklerini yerine getirmekte ve çocuklarımızı eğitip büyütmekteyiz. Yani biz evin içindeyiz, siz erkekler ise evin dışındasınız. Cuma namazını kılmak, Câmiye ve cemaate çıkmak, hastaları ziyaret etmek, cenazelerde bulunmak, birden fazla Hacca gitmek ve bunlara benzer hususlarda bizden üstün bir durumdasınız.

Bütün bunlardan daha önemlisi de Allah yolunda cihad etmek gibi büyük bir fazilete nail kılındınız. Bir erkek Hacc veya Umre için yahut düşmanla savaşmak üzere yola çıktığı vakit, biz ev işleriyle uğraşmak zorunda kalıyoruz. Evde erkek olmadığı için, duruma göre onun işlerini de yapıyor, mallarını koruyor, erkeklerimizin ve çocuklarımızın elbiselerini dikiyor, onları temizleyip onarıyoruz. Her şeyden önce, çocukları büyütüyoruz. Bütün bu ve benzeri hizmetlerimizle, biz de erkeklerin kazandığı hayır ve sevaba ortak olamaz mıyız? Hanımları temsilen bunları öğrenmek için geldim. Annem-babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasûlü!

HANIMLARIN BÜYÜK MÜKAFATI

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), Hz. Esmâ’nın bu sözlerini büyük bir dikkatle dinledi. Mübarek yüzü nurdan bir avize gibi parlıyor, güneşi bile gölgede bırakacak bir güzellikte gülümsüyordu. Hz. Esmâ’nın bu açık sözlülüğünü ve üstün zekâsını takdir ettikten sonra, yanındakilere döndü:

“Siz, bir hanımın, böyle bir konuda sorduğu bir soruda bundan daha güzel, bundan daha veciz bir söz işittiniz mi?”  Annemiz-babamız sana feda olsun yâ Rasûlallah! Böylesine açık sözlüsünü, doğrusu hiç işitmedik. Peygamberimiz Aleyhisselâm, tekrar güler gibi gülümsedikten sonra, ayak üstü büyük bir edeb ve nezaketle bekleyen Hz. Esmâ’ya döndü:

“Ey Hanım! Dinle ve seni buraya temsilci olarak gönderen hanımlara da iyice anlat! Şunu bilin ki, bir kadın, kocasıyla güzel geçinip onun hoşnutluğunu, rızasını kazanırsa, bu saydığın üstün amellerin hepsine denk bir iş yapmış olur (yani aynı sevabı elde eder)! Fakat yaptığı işi, ileri geri konuşarak değil, muhabbet ve ibadet şuuru ile yapmalıdır!”1

Annem-babam, canım-kanım, her şeyim sana feda olsun yâ Rasûlallah! Ne büyük bir müjde verdin bize. Ben hemen gidip, beni bekleyenleri de müjdeleyeyim. Bu kadarı ile yetinmeyen Peygamberimiz Aley­his­selâm, her zaman olduğu gibi yine çok güzel konuşan Hz. Esmâ’ya “Hatîbetü’n-Nisâ” yani, “Hanımların Hatîbesi” unvanını verdi. O da yine büyük bir edeble teşekkür ettikten sonra, O’ndan müsaade alarak, kendisini bekleyen hanımların yanına dönmek üzere mescidden çıktı.

Müslümanlar olarak bizler de, erkek olalım / hanım olalım, hangi durumda olursak olalım, her hâl-ü kârda Allah ve Rasûlü’ne itaat üzere yaşamakla mükellefiz. Yaptığımız iş ne olursa olsun, rızaya razı olarak yaparsak, sevabına ailemiz de ortak oluyor! Buradaki en önemli husus ise yaptığımız işi mecburiyetle değil, muhabbetle yapma şuuru içinde olmaktır. Peygamberimiz böyle buyuruyor çünkü...

Dipnotlar: 1) İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, c. 5, s. 398; Ahmed bin Hanbel, el-Müsned, c. 6, s. 461; Zehebî, Tecrîdü Esmâi’s-Sahâbe, c. 2, s. 245; Ebû Dâvûd, es-Sünen, Hadîs no: 3881; İbn Hacer el-Askalânî, El-İsâbe fî Temyîzî’s-Sahâbe, Biyografi no: 10807.

Altınoluk Dergisi, Adem Saraç, Sayı: 324