Hannane Direği Hadisesi

Mescid-i Nebevî’de meydana gelen, sahabenin şahit olduğu ve hayrete düşüren hadise neydi?

Fahr-i Kâinât Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Mescid-i Nebevî’de hutbelerini bir hurma kütüğünün üzerine çıkarak verirdi. Daha sonra cemaat fazlalaştı. Bir minber yapıldı. Hurma kütüğü kenara kondu. Bunun üzerine bu hurma direği, sahâbe efendilerimizin işiteceği şekilde ayrılıktan inledi.

Hazret-i Mevlânâ bu ibretâmiz hâdiseyi temsîlî bir şekilde şöyle anlatır:

“«Hannâne Direği»; Aziz Peygamber Efendimiz’in ayrılığından ötürü, duyan ve düşünen bir varlık gibi inledi, feryâd etti.

Öyle ki mescidde hazır bulunan genç, ihtiyar herkes bu inilti ve feryâdı duydu.

Cansız bir direğin böyle inleyip feryâd etmesine, ashâb-ı kiram hayret ettiler.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- inleyen direğe sordu:

«–Ey direk ne istiyorsun?»

Şöyle cevap verdi:

«–Sen’in ayrılığın yüzünden canım, kan kesildi. Hutbe esnasında bana dayanırdın, şimdi beni bıraktın, minberin üstüne çıktın.»

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz ona şöyle dedi:

«–Ey sırrı bahtına yoldaş olan güzel ağaç! Söyle ne istersin? Dilersen seni yemişlerle dolu bir hurma fidanı yapsınlar da; doğudakiler de, batıdakiler de senin hurmanı yesinler.

Yahut da âhirette ve cennette Hakk’ın seni bir selvi hâline getirmesini ve ter ü taze, ölümsüz bir hâlde kalmayı mı istersin?»

Direk şöyle cevap verdi:

«–Yâ Rasûlâllah! Ben bâkî olanı isterim.»

Ey gafil! Bunu duy da, bari bir ağaçtan aşağı kalma!

O direği; kıyâmet günü, insanlar gibi dirilmesi için, yere gömdüler.”

Allâhu a‘lem Cenâb-ı Hak; Peygamber Efendimiz’in fazîletini bir hurma direğini inleterek dile getirtti ki, müslümanlar, Peygamber Efendimiz’i tanımak, sevmek ve O’na ittibâ etmek hususlarında kendilerini bir hurma direğiyle mîzân etsinler.

O Hannâne direği; cemâdat âleminden bir ağaç parçası iken, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in kıymet ve mânâsını nasıl da derinden idrâk etti!

–Ey müslüman! Sen ümmeti olmakla müşerref olduğun Hazret-i Peygamber’i idrakte neredesin?

NAZAR ET!

Mevlânâ Hazretleri buyurur:

“Ey gafil! Musa -aleyhisselâm- ve Ahmed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mûcizelerine nazar et!

  • Âsâ nasıl ejderhâ oldu ve
  • Hurma kütüğü nasıl irfan sahibi oldu ve inledi?”

 “Hazret-i Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kendisinden ayrı düştüğü için inleyen Hannâne direğini okşadı.

Sen, ey insan!

Bir ağaçtan daha aşağı değilsin. Hannâne direği ol da sen de bu ayrılıktan hasretler içinde inle!..”

Hannâne direğinin Peygamberimiz’den mahrum ve uzak kaldığı gibi, biz âhirzaman ümmeti de Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den ayrı kaldık.

O’nun bize bıraktığı hayat veren esasları ihmal ettiğimiz için;

Bize mukaddes emânetleri olan Kur’ân ve Sünnet’e hayatlarımızda sahip çıkmadığımız için, bugün büyük bir mahrumiyet içindeyiz. Sessiz feryatlar içindeyiz:

–Evlâtlarımız elden gidiyor!

–Sokaklar perişan!

–Edep, hayâ ve iffet dibe vurdu!

–Çarşıda, pazarda, mektepte ve evde her yerde ahlâk dibe vurdu!

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2022 Ay: Ekim, Sayı: 212

İslam ve İhsan

MAHLUKATIN PEYGAMBER SEVGİSİ

Mahlukatın Peygamber Sevgisi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.