Hasib Ne Demek? Kısaca Anlamı Nedir?

Hasib ne demektir? Kısaca anlamı nedir?

Saymak, hesap etmek, takdir etmek, ölçmek, soylu ve şerefli olmak, sanmak, yetmek anlamındaki "h-s-b" kökünden türeyen hâsib hesap eden; hasîb, hesap sahibi, soylu, şerefi, kâfi, hesaba çeken, hesap gören demektir.

Allah'ın sıfatı olarak hâsib azamet çoğulu ile hâsibîn şeklinde bir âyette geçmiştir: "Kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Hiç kimseye zulmedilmez. (İnsanın yaptığı iş) bir hardal tanesi ağırlığınca olsa bile onu getiririz, hesap görenler olarak biz yeteriz." (Enbiyâ, 21/47)

Allah'ın sıfatı olarak hâsib, kullarının bütün yaptıklarını, söz, fiil ve davranışlarını bilen, muhafaza eden ve bunlardan hesaba çeken demektir.

İnsanlar da bilir, korur, sayar, hesaba çeker, ancak bütün bu eylemlerinde yanılabilir, hata edebilir. Allah için böyle bir şey söz konusu değildir. Allah'ın bu vasfını beyan sadedinde hesabı sür'atli, en sür'atli anlamında hayru'l-hâsibîn ve esre'u'l-hâsibîn terkipleri kullanılmıştır: "Şüphesiz Allah, hesabı sür'atli görendir." (Tevbe, 9/4) "...Bilin ki hüküm sadece Allah'a aittir. O, hesap görenlerin en sür'atlisidir." (En'âm, 6/62)

Kıyamet günü Allah, insanları bütün yaptıklarından hesaba çekecek (Gaşiye, 88/26), hesabı çok sür'atli olacaktır. Bu sebeple kıyamet gününe "yevmü'l-hısâb" (hesap günü) denilmiştir (Sâd, 38/16). "Kitabı sağından verilenler, kolay bir hesaba çekilirler." (İnşikak, 84/8).

Hasîb ismi, yeten, şâhit olan, muhafaza ve muhasebe eden anlamında Kur'ân'da 3 âyette geçmiştir: "Hesaba çeken olarak Allah yeter." (Nisâ, 4/6); "Şüphesiz Allah, her şeyi hesaplayandır." (Nisâ, 4/86)

Hâsib ve hasîb vasfı, bütün iyilikleri ve kötülükleri gören, sayan, koruyan ve mükafatını veya cezasını veren anlamına da gelir.

Allah'ın hesaba çeken olduğu Kur'ân'da, "hâsebe - yühâsibü" fiili ile de ifâde edilmiştir: "Nice kent var ki Rab'lerinin ve O'nun elçilerinin emirlerine başkaldırdı, biz de onları çetin bir hesaba çektik (hâsebna) ve onlara görülmemiş şekilde azab ettik." (Talak, 65/8) "...İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker (yuhâsibü), dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah her şeye gücü yetendir." (Bakara, 2/284). Âyetler; Allah'ın "hâsib-hasîb" vasfını beyan etmektedir.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.