Hasret ve Nedâmet Günü

Hasret ve nedâmet günü olan mahşer nasıl bir gündür? Mahşer günü nelerden sorguya çekileceğiz?

Temim Dârî hazretlerinin aşağıdaki âyet-i kerimeyi bir gece sabaha kadar tekrar tekrar okuduğu ve ağladığı rivayet edilir:

“– Yoksa kötülükleri işleyenler kendilerini, imân ederek iyi amel ve hareketlerde bulunanlar gibi yapacağımızı dirim ve ölümlerinin bir olacağını mı sandılar? Hükmedegeldikleri bu şey ne fena!” (Câsiye, 21)

HASRET VE NEDÂMET GÜNÜ

Yahya Râzî bin Muaz -kuddise sirruh- buyurdu ki:

– Ey İnsanlar! Unutmayınız, yarın mahşer yerine bölük bölük, dört bir yandan geleceksiniz. Allah Teâlâ’nın huzurunda hesaba çekileceksiniz, yaptıklarınızın hesabını harfi harfine vereceksiniz. Hesabını veremeyen günahkârlar, yaya olarak ve sıkıntı içinde bölük bölük cehenneme sevk edilirler. Hesabını veren Allah Teâlâ’nın sevgili kulları ise rahat içinde cennete sevk edilirler.

Kardeşlerim! Mahşer günü hasret ve nedâmet günüdür.

O gün tarif edilemeyen büyük bir gündür.

O gün amellerin tartıldığı, dünyada yapılan bütün iyiliklerin ortaya döküldüğü, gizli saklı hiçbir şeyin kalmadığı bir gündür.

O gün feryatların yükseldiği bir gündür.

O gün hilekârların, riyakârların ortaya çıkacağı, kimin ne olduğunun belli olacağı bir gündür.

O gün birtakım insanların yüzleri beyaz, bir kısmının ise simsiyah olacağı bir gündür.

O gün hiç kimsenin bir başkasına yardım edemeyeceği ve hiç kimsenin, hîle yapıp tuzak kuramayacağı bir gündür.

O gün ananın babanın evlâttan ve evlâdın ana babadan kaçacağı, birbirine hiç yardım edemeyeceği bir gündür. O gün zalimlerin yalvarmalarının, sızlanmalarının fayda vermeyeceği, her nefsin ancak kendini düşüneceği bir gündür.

MAHŞER GÜNÜ SORULACAK 4 SORU

Muaz bin Cebel -radıyallahu anh-’ın bildirdiği bir hadis-i şerifte Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurmuşlardır ki:

– Kişi kıyamet günü dört şeyden sorguya çekilmedikçe bir tarafa adım atamaz:

  1. Ömrünü nerede tükettin?
  2. Bedenini nerede yıprattın?
  3. İlminle hangi hususta amel ettin?
  4. Mal ve servetini nerede kazanıp nerede harcadın?

Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri buyurur:

“– Onlardan birine ölüm gelince, “Yâ Rab! beni dünyaya döndür de bıraktığım amellere mukabil iyi işler yapayım” der. Hayır, hayır! Bu onun diline doladığı bir sözdür. Haşrolunacakları güne kadar onların arkalarında berzah vardır -dönemezler-. Sûr üfürülünce, o günde aralarında nesepler kalmaz. Birbirlerinin hallerini araştırıp soramazlar. Her kimin mizanı ağır gelirse, işte onlar felah bulmuşlardır. Her kimin mizanı hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratmışlardır. Cehennemde daim kalırlar. Bunların yüzlerini ateş yalar da sırıtır dururlar. Onlara, “Benim âyetlerim size okunurdu da onları yalanlar dururdunuz” denir. Onlar da derler ki “Ey bizim Rabbimiz! Şakâvetimiz -bedbahtlığımız- galebe etti de sapkın bir kavim olduk.”

“Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar; eğer tekrar evvelki halimize -küfre dönersek kendimize zulmetmiş oluruz.” Allah buyurur ki, “orada zelîl ve hakîr bir halde susunuz; bir şey demeyiniz. Çünkü kullarımdan bir taife, Ey Rabbimiz! İmân ettik, bizi yarlığa ve bize acı. Sen merhamet edenlerin hayırlısısın” dedikleri halde siz onları, o derece alaya aldınız ki, onlar size benim zikrimi unutturdular. Onlara gülerdiniz. Sabrettiklerinden dolayı bugün onları mükâfatlandırdım. Onlar muratlarına ermişlerdir.” (Mü’minûn, 99-111)

Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri buyurur:

“– Ey mü’minler! Mallarınız, çoluğunuz çocuğunuz, sizi Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Kim bunu yaparsa muhakkak o hüsrana uğrayandır. Birinize ölüm çatıp da “Ya Rab! Benim ölümümü biraz geciktirsen de sadaka verip sülehâdan olsam” demeden evvel, bizim size vermiş olduğumuz rızıktan infak edin.

Allah belirli zamanı gelince bir nefsi bırakmaz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Münâfikûn, 9-11) (Âhiret Hazırlığı, s. 14 / Sâdık Dânâ, Erkam Yayınları)

Kaynak: Altınoluk Dergisi, Sayı: 468

İslam ve İhsan

MAHŞERDE SORULACAK SORULAR

Mahşerde Sorulacak Sorular

AHİRETE HAZIR MISINIZ?

Ahirete Hazır mısınız?

AHİRETE İMAN NEDİR?

Ahirete İman Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.