Hatem-i Asam Hazretleri’nin Şeyhinden Öğrendiği 8 Şey
Hatem-i Asam Hazretleri’nin şeyhi Şakīk-ı Belhî’den öğrendiğini söylediği sekiz şey nedir?
Hâtem-i Âsam -rahmetullâhi aleyh- diyor ki:
HATEM-İ ASAM HAZRETLERİ’NİN ŞEYHİNDEN ÖĞRENDİĞİ 8 ŞEY
Otuz üç sene şeyhim Şakīk-ı Belhî’nin yanında bulundum, sekiz şey öğrenebildim:
- Baktım ki herkesin ayrı ayrı bir dostu var. Fakat bütün dostlar, nihâyet mezar başından geri döndüğü için ben, hiç birine güvenmedim, ancak mezarımda da bana arkadaş olacak iyi amelleri kendime dost seçtim.
- Allah Teâlâ’nın: “Allâh’ın azametinden korkup, nefsini arzu ve isteklerinden alıkoyanın varacağı yer cennettir.” (Nâziât, 40-41) meâlindeki âyet-i kerîmesini düşündüm. Hak olduğunu bildim ve nefsimin behîmî arzularını yenmeye çalıştım ve bu suretle Allah Teâlâ’ya itaate devam ettim.
- Baktım ki herkes elindeki kıymetli sermayesini koruyor, kasalarda saklıyor, kaybolmaması için her çâreye başvuruyor. Hâlbuki Allah Teâlâ’nın: “Sizin elinizde olan her şey tükenecek, ancak Allah katında olan bâkîdir.” (Nahl, 96) âyet-i celîlesini düşündüm ve ben de kaybolmaması için kıymetli kabul ettiğim bütün varlığımı Allâh’a emanet ettim. O’nun rızâsı uğrunda harcadım.
- Baktım ki insanların her biri mal, haseb, şeref ve nesep aramaktadır. Anladım ki bunlar bir şey değil. Allah Teâlâ’nın: “Allah katında en keremliniz, en çok müttakî olanınızdır.” (Hucurât, 13) âyet-i celîlesine baktım da, Allah katında kerim olmak için malı, mansıbı değil, takvâyı seçtim.
- Baktım ki, insanlar mütemadiyen birbirine saldırıyor, yekdiğerini telîn edip duruyorlar. Sebebini, haset denilen çekememezlikte buldum. Sonra Allah Teâlâ’nın: “Biz, onların dünya hayatındaki geçimlerini taksim ettik.” (Zuhruf, 32) âyet-i celîlesini düşündüm ve anladım ki bu, Allah Teâlâ’nın taksimidir. Bunda kimsenin tesiri yoktur. Ben de Allâh’ın taksimine râzı oldum. Haset hastalığını attım ve kimseye düşmanlık etmedim.
- İnsanların birbirine düşman olup birbirlerini öldürdüklerini gördüm. Allah Teâlâ’nın: “Asıl düşmanınız şeytandır. Onu düşman tanıyın.” (Fatır, 6) âyet-i celîlesini düşündüm ve asıl düşmanın şeytan olduğunu anlayınca, yalnız onu düşman tanıdım ve başka kimseye düşmanlık yapmadım.
- Baktım ki insanlar şu bir lokma ekmek için helâl-haram demeden her türlü zillete katlanıyorlar. Allah Teâlâ’nın: “Bütün yaratıkların rızkı Allah üzerinedir.” (Hûd, 6) âyet-i kerîmesini düşündüm. Benim de bu canlı varlıklardan biri olmam hasebiyle, rızkıma Allah Teâlâ’nın kefil olduğunu anladım; isteklerime bakmadan, Allah Teâlâ’nın bende olan hakkı ile meşgul oldum.
- Baktım ki insanlardan bir kısmı servetine, ticaretine; bir kısmı sıhhatine olmak üzere, kendileri gibi bir yaratıklara tevekkül etmekte (güvenmekte) ve ona bel bağlamaktadır. Allah Teâlâ’nın: “Allâh’a tevekkül edene Allah yeter.” (Talâk, 3) mealindeki âyet-i celîlesini düşündüm ve ben de (fânî olan başka şeylere değil) ancak Hazret-i Allâh’a tevekkül ettim ve O’na bağlandım. O da bana yeter.
Kaynak: Mehmet Lütfi Arslan, Marifet Meclisleri, Erkam Yayınları