Hatiplik ve Hutbe
Hatiplik ve hutbe nedir? Hatiplik ve hutbe nasıl icra edilir?
Hutbe, kendine has hükümleri, bölümleri, hazırlanışı ve uygulama yeri ve şekli bulunan dinî bir hitabet şeklidir. Arapça bir sözcük olan hutbe, sözlükte, insanlara hitap etmek, söz söylemek ve insanları ikna etmek için yapılan konuşma anlamına gelir. Terim olarak ise Cuma ve Bayram namazlarında hatip tarafından minberden yapılan konuşmaya denir. Hutbenin amacı “Cemaati aydınlatmak ve bilgi sahibi kılmaktır.
Hutbe ile aynı kökten gelen hatip ise, topuluk karşısında etkili ve güzel konuşan kişidir. Hatip bilgilendirmenin yanı sıra karşıdakileri ikna edici bir rol üstlenir. Bu yüzden imamlık görevinin dışında özel bir görev olup eskiden “Hitabet Beratı” olmayanların hutbe okumasına izin verilmemiştir.
Hz. Peygamber (sas) döneminde okunan hutbe günümüzde okunan hutbeden farklı olarak biraz daha sade idi. Daha sonraki dönemlerde hutbeye birtakım ilaveler yapılmıştır. Örneğin Abdullah b. Abbas’ın Basra valiliği sırasında hutbeye halifeye duâ bölümü ilave olmuştur. Hutbenin sonunda okunan Nahl sûresi 90. âyeti de Ömer b. Abdülaziz’in hilafete geçmesi ile (daha önceki Hz. Ali’yi yeren ifadelere karşı) konmuş, o dönemden günümüze kadar devam etmiştir.
Hicret esnasında başlayan hutbe geleneği, günümüze kadar devam etmiştir. Zira hutbesiz Cuma namazı sahih olmamaktadır. Hutbe:
-“Ey iman edenler, Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman, Allah’ı zikretmeye koşun. Alış-verişi bırakın. Bilirseniz ki bu, sizin için daha hayırlıdır”[1] ayetindeki zikrullah’a dâhildir. Bunun için Cuma namazı gibi hutbe’de farzdır. İslam tarihine baktığımızda çoğunlukla imamlığa layık görülen kişilerin aynı zamanda hatiplik de yaptığı görülmektedir. Bu sebeple de hutbe, dini hitâbet çeşitlerinin en vazgeçilmez olanıdır.
Peygamber Efendimiz (sas)’den günümüze kadar minberden mü’minlere dini konuşmalar yapıla gelmektedir. Ancak Hz. Peygamber (sas) ve halifeler devrinde hutbe, sadece dini bir öğüt değildi. Buna ilâve olarak sosyal, ekonomik, idarî ve askerî kararların duyurulması, gelişen olaylar hakkında resmî görüş beyânı gibi niteliklere de sahipti. Bu noktalar hutbenin aktüaliteyi takip ettiğini göstermektedir.
Kısaca İslâm’ın ilk zamanlarında Cuma hutbesi birtakım merasimlerin icrası olarak görülmemektedir. O, bir ibadet veya bir ibadetin parçası, Allah’ın emrinin inananlara ulaştırılmasının bir vasıtası ve bir din eğitimi faaliyetidir. Olgun müminler yetiştirmenin sade, nezih bir yoludur.
[1] Cum’a sûresi, 9