Hatm-i Hâcegân Nedir?

Hatm-i hâcegân nedir? Peygamberimiz ve hulefâ-i râşidînden uygulama örnekleri var mıdır?

Hatm-i hâcegân sözlük anlamı îtibâriyle silsilede bulunan üstâdların isimlerinin okunup hatmedilmesi demektir. Nakşbendî tarîkatında toplu zikir öncesinde silsilede yer alan mürşidlerin isimleri manzûm hâlde makâm ile okunur. Hatm-i hâcegân Nakşbendî meşâyıhının tasavvufî bir içtihâd ile geliştirdikleri toplu zikir türüdür. Bu yüzden bu tarîkattaki toplu zikre bu ad verilmiştir. Zikir öncesinde hâcegânın isimlerinin okunması “sâlihlerin anıldığı yere rahmet-i ilâhiyye nüzûl eder[1] hadîsi-i şerîfine imtisâlen rahmet talebi ve sâdât-ı kirâma kalbî bağlılık ifâdesi olmalıdır.

Hz. Peygamber (s.a.) ve hulefâ-i râşidîn döneminde böyle bir uygulamanın olup olmadığını soruyorsunuz. Asr-ı saâdette bizzat Hz. Peygamber (s.a.)’in toplu zikir yaptırdığını gösteren rivâyetler vardır. Ahmed b. Hanbel’in naklettiği bir olay şöyledir: “Şeddâd b. Evs anlatıyor: Hz. Peygamber’le beraber bir evde idik. Bize sordu: “İçinizde garib; yâni ehl-i kitaptan bir kimse var mı? Biz: «Hayır» dedik. Sonra kapıyı kapatmamızı emretti ve şöyle dedi: Ellerinizi kaldırın ve “La ilahe illallah” deyin. Ellerimizi kaldırdık ve “la ilahe illallah” dedik. Sonra Hz. Peygamber (s.a.): Allah’a hamdolsun. Yâ Rabbi! Sen beni bu kelime ile gönderdin, bana bunu emrettin ve onda bana cenneti vaad ettin. Sen vaadinden dönmezsin, dedi. Sonra da şöyle buyurdu: Sevinmez misiniz, Allah sizin hepinizi affetti.”[2]

Bu hadîste geçtiği gibi insanların tevhîd kelimesi veya başka ilâhî isimlerle zikretmek üzere bir araya gelmeleri sünnetteki uygulamaya uygundur. Allah Rasûlü (s.a.)’nün: “İçinizde yabancı/garib var mı?” buyurarak aralarında yapacakları işi yadırgayacak bir kimsenin bulunup bulunmadığını kontrol etmesi, hatm-i hâcegâna ehl-i tarîk olmayan yabancıların alınmamasının dayanağıdır.

[1].       Keşfü’l-hafâ, II, 91, hadîs no: 1772.

[2].       Müsned, IV, 124.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

TOPLU ZİKRİN ASR-I SAÂDETTEN ÖRNEKLERİ VAR MIDIR?

Toplu Zikrin Asr-ı Saâdetten Örnekleri Var mıdır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.