Hattat Karahisarî'nin Âmâ Oluşu
Osmanlı döneminde yetişen en önemli hattatlardan biri olan Karahisarî Efendi, Süleymaniye Camii'nin hatlarını yaparken âmâ oldu.
Rivâyete göre Süleymâniye Câmii’nin kubbe yazılarını yazma vazifesi Karahisârî’ye verilmişti. Karahisârî, yanına talebesi Hasan Çelebi’yi de alarak gece gündüz kesif bir gayretin içine girdi. Süleymâniye gibi muhteşem bir mâbedin yazılarının da aynı muhteşemliği aksettirecek seviyede olması için bütün kuvvet ve kudretini sarf etti.
Öyle ki son yazının son tashîhinde gözlerinin feri tükendi ve âmâ oldu; dünyayı seyir penceresi kapandı. Kısacası Karahisârî, gözlerini bu muazzam mâbedin ihtişâmına kurban etti.
Mîmarbaşı Koca Sinan bahsinde de naklettiğimiz üzere, Süleymâniye Camii tamamlanıp ibadete açılacağı zaman Kânûnî Sultan Süleyman Han:
“–Câmi-i şerîfi ibadete açma şerefi, onu böylesine muazzam ve muhteşem bir şekilde binâ ve inşâ eyleyen mîmarbaşımız Sinan’a âittir.” dedi.
Sanatına önce tevâzûyu öğrenmekle başlamış olan Sinan, zâhirdeki emsalsizliğini, bâtında da göstererek o an Karahisârî’nin fedâkârlığını düşündü ve Sultân’ın sözlerine edeple şu mukâbelede bulundu:
“–Sultânım! Hattat Karahisârî bu câmi-i şerîfi hatlarıyla tezyîn ederken gözlerini fedâ etti. Bu şerefi ona bahşediniz!..”
Bunun üzerine Kânûnî, orada bulunanların gözyaşları arasında câmi-i şerîfi Hattat Karahisârî’nin açmasını fermân eyledi.
Bilhassa celî, yani büyük boy yazılarda ve onların istifinde hayret verici bir derecede mâhir olan Karahisârî, eşsiz eserlerini Yâkût-i Müsta‘sîmî ekolünde yazmıştır. Ancak bu ekolü takip etmekle birlikte kendisine has şâheser örnekler de vermiştir. Yazdığı “besmele-i şerîfe”ler, hakkında şiirler yazılacak kadar mükemmel ve değerli olup zirvedeki yerini hâlâ muhafaza etmektedir.
Ardında ölmez eserler bırakan Karahisârî, doksan yaşlarında iken Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.
Rahmetullâhi aleyh
Kaynak: Osman Nuri Topbaş / Osmanlı, Erkam Yayınları