Hayat Tarzımız Psikolojimizi Bozuyor

Klinik Psikolog Mehmet Dinç ile gençlerin psikolojik rahatsızlığı üzerine kısa bir sohbet yaptık. Günümüz gençleri neden içine kapanık, ülkemizde ve dünyada giderek artan psikolojik rahatsızlığın nedenleri ve çözüm konuları nelerdir? Mehmet Dinç sorularımızı cevapladı.

Röportaj: Fahri Sarrafoğlu

DAYANIKLILIĞIMIZIN OLMAMASI ESAS MESELE

Günümüz gençlerinde adeta moda mı desek kaygı bozukluğu çok fazla. Giderek bir umutsuzluk, bir içine kapanık gençlik görüyoruz bunun nedenleri nedir?

Kaygı bozukluğu da gençlerde sıkça görülebiliyor umutsuzluk ve içe kapanma da. Burada tabi bir gerçeğin altını çizmekte fayda var. O da gençler ve sorunları biraz daha gözüküyor ancak esasında toplum olarak psikolojik açıdan zorlandığımız bir dönemden geçiyoruz. Gerek psikiyatrik ve psikolojik destek alan insanların sayısındaki olağanüstü artış, gerekse psikiyatrik ilaç kullanımındaki şaşırtıcı rakamlar söylüyor bunu bize. Dolayısıyla gençliğini geçirmiş insanlar da gençler kadar dikkat çekmese de ciddi anlamda zorlanıyor ve yaygın olarak psikolojik sorunlar ve zorluklar yaşıyorlar. Bu noktada en önemli olarak üzerinde durulması gereken mesele psikolojik dayanıklılığın azalmış olmasıdır. Yani hayatta dert, sıkıntı, problem, hastalık hep olacak ve bunu engellemek mümkün değil, bununla mücadele etmek mümkün. Derde ya da sıkıntıya sahip olmak değil de dert ve sıkıntıyla başa çıkabilecek güce sahip olamamak en önemli meselemiz bugün. Yani psikolojik anlamda hayatın doğal akışı içerisinde karşılaşmamız kaçınılmaz olan zorlukla başa çıkma gücümüz ya da dayanıklılığımızın olmaması meselemiz.

Peki, dayanıklılığımızın bu kadar az olmasının sebebi nedir?

Psikolojik dayanıklılığımızın bu kadar zayıflaması ve zorluklar karşısında bizi ciddi anlamda zorlanır ve belki de yıkılır hale getirmesinin en önemli sebeplerinden birisinin ben hâlihazırdaki yaşadığımız fıtratımıza aykırı hayat tarzında olduğunu düşünüyorum. Bu hayat tarzının içerisinde oturduğumuz evlerden, dinlediğimiz müziklere, geçtiğimiz yollardan, karşılaştığımız insanlara, yaptığımız işlerden, izlediğimiz görüntülere bir çok etken söz konusu. Bu noktada GDO’lu gıda gibi genetiği değiştirilmiş insan olmak gibi bir durum da olabiliyor fıtrata aykırı yaşayınca. Dolayısıyla ilk elde düşünmemiz, değerlendirmemiz ve düzeltmemiz gereken en önemli noktanın hayat tarzımız olduğunu düşünüyorum bütün boyutlarıyla. Bunu düşünürken tabi uykudan beslenmeye, düşünce duygu davranış dengesinden, sosyal ilişkilere, malumat saldırısından bilgi ahlakına bir çok meselenin tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor.

GENÇLERİN İRADELERİ GÜÇLENDİRİLMELİ

Gençlerimize heyecan vermek için özellikle “depresyon” tehdidinden kurtarmak için bir uzman olarak önerileriniz nelerdir?

Daha önce bahsettiğim gibi mesele sadece gençlerimizin değil hepimizin meselesi ancak gençlerin kendilerini toparlamaları tabi ki daha kolay ve hızlı olabilir. Bu noktada atılabilecek en önemli adım olarak ben iradenin güçlendirilmesini görüyorum. Günümüzde bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olmasına ve bu kadar çok insanın bu kadar yaygın bir şekilde temel bilgileri paylaşmasına rağmen bilginin davranışa dönüşmemesi, insanların bildikleri doğrular ve değerler çerçevesinde yaşamaması büyük oranda iradenin zayıflığından kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Bu nedenle de ilk ele alınması gereken konunun irade eğitimi olduğu kanaatindeyim.

Anne ve babalara da çok iş düşüyor tabi. Ergen çocukları olan anne ve babalar özellikle ünv gençliği ile iletişim konusunda dikkat etmeliler mi? Yani ayrı bir iletişim diline mi ihtiyaç var?

Anne-babaların ilk elde kendilerinin psikolojik olarak güçlenmesi, hayat ve kendileriyle ilgili zihinlerinin ve kalplerinin net olmasına ihtiyaç var. İkinci olarak bir çocuk yetiştirmek hele ki bu dönemde sadece anne-babanın altından kalkabileceği bir mesele değildir. Anne-babaların en büyük hatası sebepleri de sonuçları da kendi içlerinde başlatıp kendi içlerinde bitiriyorlar. Halbuki bir çok başka dış etkenler söz konucu yapıcı ve yıkıcı anlamda. Bunları görmeden ve gözetmeden çocuk yetiştirmek, ilişki ve iletişim kurmak doğru bir şekilde mümkün olmayabilir diye düşünüyorum.

GENÇLERLE GERÇEKTEN İLGİLENEN STK SAYISI ÇOK AZ

Birçok STK’mız var hepsi de hamdolsun gençlerle ilgileniyor ama gençlerin özellikle psikolojik sorunlarıyla daha yakından ilgilenecek kurumlara ihtiyaç var diyebilir miyiz?

Gençler ile ilgili özel çalışma yapan STK’lar kemmiyet olarak oldukça fakir keyfiyet olarak daha da fakir maalesef. Üstelik az insanla çok ilgilenmek yerine çok insanla az ilgileniyor bir çoğu ve bu da etkisiz ve suiistimal edilmeye müsait bir sonuca götürüyor çalışmaları. Üstüne üstlük gençlerle yapılan çalışmalar gençlerin gerçeklerinden ve ihtiyaçlarından ziyade kurumların istekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda şekillendiriliyor.

Son olarak da gençlerle ilgili çalışma yapan kurumların çoğunluğu gençlerin temel meseleleri ve dertlerine eğilip uzun süreli işleyen sistemler kurmak yerine günü birlik hedefler ve faaliyetler organize etmeyi tercih ediyorlar kolaylığından dolayı. Halbuki insana yapılan yatırım hep gözükmez, hemen gözükmez atlıyorlar. Gençlerle ilgili olarak uzun vadeli, bireylere özel, sistemli ve ihtiyaca dönük çalışmalar yapılmasına ihtiyaç var. Bu şekilde olmadığı sürece var ve bir şeyler yapıyor gözükmek mümkün ancak yapılanlar nereye gider konusunda yüz güldürücü öngörülerde bulunmak zor.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.