Hayızlı İken Giyilen Elbise ile İlgili Hadisler

Kadınlar özel günlerinde giydikleri elbiseleri, yıkamadan giymeye devam edebilir mi? Hayız günlerinde giyilen elbisenin hükmü ile ilgili hadisler…

Muaze radıyallahu anha’dan:

Hz. Aişe’ye hayızlı bir kadın elbisesine kan bulaşırsa ne yapar? Diye sordum. Hz. Aişe, elbisesini yıkar, kan eseri gitmezse onun rengini sufra (sarı) bir şeyle gidersin dedi. Ben Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yanında üç kere hayız geçirdiğim olurdu da, elbisemi yıkamazdım, cevâbını verdi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 132/357)

Hadisin Açıklaması

Sufra: Sarı demektir.

Burada sufradan maksat vers adı verilen güzel kokulu sarı renkli bir ottur. Yemen’de ekilir, bir kere ekilince 20 yıl kendi kendine biter. Renk gidermekte kullanılır. (Ahteri vers maddesi)

*

Mücâhid radıyallahu anhdan:

Aişe radıyallahu anha Ezvaci tâhîrâttan birimizin birden fazla elbisesi olmazdı. O elbise üzerinde iken hayız olurdu, Eğer elbiseye (az) kan bulaşırsa ağız suyu ile ıslar, ağız suyu ile (Tırnakları arasında) sıkardı, dedi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 132/358; Buharî, Kitâb’ul-Hayz, b. 12, s. 80, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Hayız kanı elbiseye bulaşırsa su ile yıkarlardı, başka elbise bulunmadığı ve kan gözle ancak görünecek kadar, iğne başı gibi bir sıçrantı ise ağız suyu ile onu ıslayıp tırnakları ile elbiseden kavlatarak ellerini yıkadıkları da olurdu. Bu her zaman yapılan bir şey değil, belki de namaz vakti gelmiş, başka elbise yok, o anda çok su da yok, tırnak ucu ile tavlatmayı sağlamak için ağız suyu ile kan noktacığını ıslatmış olabilirler.

*

Bekkâr bin Yahya’nın ninesinden rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Bir gün Ümmü Seleme’nin yanına gelmiştim. Kureyş’ten bir kadın Ümmü Seleme’ye, hayız günlerinde giyilen elbise ile namaz kılmaktan sordu. Ümmü Seleme:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında biz hayız olurduk. Hayız olan hayız günlerinde bekler, bitince yıkanırdı. Ve o günlerde giyindiği elbiseye bakar, eğer kan bulaşmışsa yıkar ve onunla namaz kılardı. Eğer bir şey bulaşmamış ise yıkamazdık, onunla namaz kılmamıza mani olmazdı.

Saç örgüsüne gelince birimizin örgüsü olur, yıkandığı vakit onu sökmez, ama başına üç avuç su döker, suyun kılların dibine yetiştiğini görünce başını oğuşturur, sonra vücudunun diğer kısımlarına su dökerek (yıkanırdı) dedi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 132/359)

*

Ebû Bekir Kızı Esma radıyallahu anha’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Bir kadın Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme biz kadınlardan biri hayızdan temizlenince elbisesini ne yapacak, onunla namaz kılabilir mi? Dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Elbiseye bakar, eğer kan bulaşığı görürse su ile oğuşturup yıkar, göremezse su saçar ve o elbise ile namazını kılar” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 132/360)

*

Ebû Bekir kızı Esma radıyallahu anha’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bir kadın:

Ey Allah’ın Rasûlü, bizden birimizin elbisesine hayız kanı bulaşırsa ne yapsın, diye sordu? Rasâlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Birinizin elbisesine hayız kanı bulaşırsa, parmağı ile oğuştursun. Sonra su saçsın, namazını kılsın.” cevabını verdi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 132/361; Buharî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 12, s. 80, c. 1; Müslim, Kitâb’ut-Tahâret, B.33, n. 291, s. 240, c. 1; Tirmizî, Kitâb’ut-Tahâret, B.104, n. 138, s. 254, c. 1; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, B.118, n. 630, s. 207, c. 1; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, n. 294-394, c. 1)

*

Hişam radıyallahu anhdan: Geçen hadisle aynı manâda rivâyet olundu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Onu kazı, su ile sık, sonra üzerine su saç.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 132/362; Buharî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 67, s. 63, c. 1; Müslim, Kitâb’ut-Tahâret, b. 33, n. 291, s. 240, c. 1; Tirmizî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 104, n. 138, s. 251, c. 1; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 13, n. 294, s. 195, c. 1; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 13, n. 293, s. 196, c. 1; İbn-i Mâce Kitâb’ut-Tahâret, b. 118, n. 628, s. 206, c. 1)

*

Mıhsan kızı Ümmü Kays radıyallahu anha’dan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e elbiseye bulaşan hayız kanından sordum: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Onu bir (eğri nesne) ile kazı su ve sidir ile yıka,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 132/363; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 97, s. 155, c. 1; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, b. 81, n. 540, s. 179, c. 1; Tirmizî, Kitâb’us-Salât, b. 120, n. 600, s. 196, c. 2)

Hadisin Açıklaması

Elbiseye bulaşan pisliğin önce cürmünün giderilmesi, sonra su ile yıkanıp sıkılması sonra da üzerine su saçılması emrediliyor.

*

Aişe radıyallahu anha’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Ezvac-ı tahirâttan birimizin entarisi olurdu. O, sırtında iken hayız görür, onun içinde cünüb olur, elbisede kan damlası görürse onu ağız suyu ile (ıslatıp) sıkardı. (Ebû Dâvûd, Taharet, 132/364)

*

Ebû Hüreyre radıyallahu anhdan:

Yesar kızı Havle, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek, Ey Allah’ın Rasûlü, benim tek bir giysimden başka elbisem yok, o sırtımda iken hayız oluyorum, ne yapayım? Dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Temizlenince onu yıka ve namazını kıl,” buyurdu. Havle; ya kan yıkamakla çıkmazsa, dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Kanı yıkarsan yeter, eserinin kalması zarar vermez,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 132/365)

Hadisin Açıklaması

Elbiseye bulaşan kan ve diğer pislikler yıkanır, sabun veya diğer temizleyici maddeler kullanıldıktan sonra elbisede kalan sarılık zarar vermez. Fakat günümüzde renkleri de gideren deterjanlar çoktur. Onlardan istifade edilmelidir.

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

GUSLÜ GEREKTİREN DURUMLAR NELERDİR?

Guslü Gerektiren Durumlar Nelerdir?

GUSÜL NEDİR? SÜNNETE UYGUN GUSÜL ABDESTİ NASIL ALINIR?

Gusül Nedir? Sünnete Uygun Gusül Abdesti Nasıl Alınır?

CUMA GÜNÜ GUSÜL ALMAK İLE İLGİLİ HADİSLER

Cuma Günü Gusül Almak ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.