Hayızlı Kadına Cima Dışında Yaklaşma ile İlgili Hadisler

Erkeğin hayızlı eşiyle münasebeti ne ölçüde olmalıdır? Hayızlı hanıma cima dışında yaklaşma ile ilgili hadisler…

Meymune radıyallahu anha’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ailelerinden biri hayızlı iken, uyluklarının yarısına veya dizlerine kadar gömleği olur, o gömlek onu perdelerse üzerinden istifade ederdi, dedi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 107/267; Neseî,Kitâb’ut-Tahâret, b. 9, n. 288, s. 151-152, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Mübaşeret: Deriyi deriye sürtmektir. Yani Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, hanımları hayızlı olup, dizleri ile belleri arası örtülü ise diğer uzuvlarından istifade ederdi, demektir.

*

Aişe radıyallahu anha’dan: Rivâyete göre şöyle demiştir:

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bizden birimiz hayız olunca (diz kapağı ile göbeği arasını örtecek) bir izar bağlamasını emreder, sonra onun yanına yatardı. Bir defasında ise, “kocası ondan istifade ederdi,” dedi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 107/268; Buharî, Kitâb’ul-Hayız, b. 6, s. 78, c. 1; Müslim, Kitâb’ul-Hayız, b. 1, n. 293, s. 242, c. 1; Tirmizî, Ebvâb’ut-Tahâret, b. 99, n. 132, s. 239, c. 1; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 91, n. 826 s. 151, c. 1; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-tahâret, b. 121, n. 636, s. 208, c. 1)

*

Aişe radıyallahu anha şöyle demiştir:

Ben hayızlı ve Rasûlullah’a dokunur olduğum halde ben ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir örtü içinde yatardık. Benden Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bir şey bulaşırsa yerini yıkar, yıkama bulaşan yeri geçmezdi. Onunla namaz kılardı. Elbisesine bir şey dokunursa dokunan yerini yıkar, yıkamada bulaştığı yeri geçmez onunla namaz kılardı. (Ebû Dâvûd, Taharet, 107/269; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 90, n. 285, s. 249, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Tamis: Cima manâsına elle dokunmak ve kadının hayız görmesi manâsınadır. Burada hayızı tekit gibi görünürse de, bir arada kalmayı ifade için dokunmak manâsını tercih ederek öyle terceme ettim.

*

Umare bin Gurab anlatıyor:

Umare’nin halası Hz. Aişe’ye bizden biri hayız oluyor; halbuki onun ve kocasının sadece bir yatağı var, ikisi aynı yatakta yatabilir mi? diye sormuş, Hz. Aişe şöyle cevap vermiştir: Rasûlullah’ın o zaman ne yaptığını sana anlatayım:

Bir gece odama girdi doğruca mescidine geçti. Kendisi üşüyüp benim gözüme uyku gelene kadar namazgâhtan gelmedi. Sonra bana yaklaş, dedi. Ben de:

“Hayızlıyım,” cevabını verdim.

“Uyluklarını aç” dedi, açtım.

Yanağını ve göğsünü uyluklarım üzerine koydu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ısınıp uyuyuncaya kadar ben de üzerine eğilirdim, dedi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 107/270)

Hadisin Açıklaması

Bu hadisin senedinde zaaf vardır, bununla Hüccet getirilemez.

*

Aişe radıyallahu anha dedi ki:

Ben hayız olduğum zaman döşekten hasıra inerdim. Temizleninceye kadar, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme yaklaşmaz O’na yakın olmazdım. (Ebû Dâvûd, Taharet, 107/271)

Hadisin Açıklaması

Misal: Döşek demektir. Tayyibî, bu hadis mensuhtur veya buradaki yaklaşmak cima manâsınadır, diyor.

*

İkrime, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımlarının birinden rivâyet etti. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hayız olan ailesinden istifade etmek istediği zaman avret yerine bir bez örterdi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 107/272)

*

Aişe radıyallahu anha’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hayzımızın başlangıcında gömleğimizi giyinmemizi emreder ve bize mübaşeret ederdi. Sizlerden hanginiz Peygamberinizin nefsine hakim olduğu kadar nefsinize hakim olabilirsiniz? (Ebû Dâvûd, Taharet, 107/273; Buharî, Kitâb’ul-Hayız, b. 6, s. 78, c. 1; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, n. 286, c. 1; Müslim, kitâb’ul-Hayız,B. 1, n. 293, s. 242, c. 1; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, b. 121, n. 636, s. 208, c. 1; Tirmizî, Ebvâb’ut-Tahâret, b. 99, s. 239, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Yukarıda geçen hadislerin bazısı mübaşeretin caiz olduğuna bazısı caiz olmadığına, bazısı göbekle diz arasına yapılmasının caiz olmadığına delâlet etmektedir. Bu rivâyet farkından dolayı ilim adamları arasında görüş ayrılıkları doğmuştur.

  1. Hayızlı kadına cimada bulunmak ittifakla haramdır.
  2. Göbekle diz arasının haricine erkekliği ile sürterek mübaşeret ittifakla caizdir.
  3. Cima yapmadan göbekle diz arasına sürtmek hakkında İmâm-ı Şâfiî, Hanefî ve Mâliki arasında haram ve mekruh diye üç ayrı görüş varsa da en sahihi mekruh olmasıdır.

İstihaza: Özür kanı demektir. Bir kadın üç günden az on günden fazla kan görürse buna istihaza kanı denir. Çocuk doğuran bir kadın İmâm-ı Azam ile İmâm-ı Ahmed’e göre kırk günden çok kan görüyorsa bu kan özür kanıdır. Kırkıncı günü sonunda yıkanır. İbadetine devam eder.

İmâm-ı Şâfiî’ye göre çocuk doğuran kadının altmış günden sonra göreceği kan özür kanıdır. Altmışıncı günün sonunda yıkanır. Ondan sonra kan devam etse de özür sayılır. Namazını kılar, özür kanı gören kadın sene boyu kan zayi ediyorsa her namaz vakti için abdestini yeniler, namazını kılar. İleride gelecek hadislerde Peygamber Efendimizin Ümmü Habibe’ye “Gusledersin” buyurması, ona mahsus bir keyfiyettir. Çünkü önce her namazda yıkanması tarif edilmiş sonra takat getiremeyeceği anlaşılınca öğle ile ikindiyi, akşamla yatsıyı birleştirmesi iki vakit için bir kere gusl etmesi bildirilmiştir. Özür kanına tutulmuş bir kadın her ay önceden belli olan adeti kadar günleri hayız, kabul eder. Ondan sonra yıkanır ibadetini yapar. Ama adeti değişik ise her ay on günü hayız kabul eder, on gün bitince gusl eder, her vakit için abdest alarak namazını kılar.

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ÂDETLİ KADINA YASAKLANAN ŞEYLER

Âdetli Kadına Yasaklanan Şeyler

KADINLARIN ÖZEL HÂLLERİ (ÂDET, LOHUSALIK VE İSTİHÂZE) İLE İLGİLİ HADİSLER

Kadınların Özel Hâlleri (Âdet, Lohusalık ve İstihâze) ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.