Hazret-i Ali'nin Kumu Altına Çevirmesi

KUR’ÂNIMIZ

Bir gün fakir bir bedevî Hazret-i Ali’den sadaka ister. Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-, o an için başka bir imkânı bulunmadığından, yerden bir avuç kum alır ve bir şeyler okuyarak kuma üfler.

Ardından da bunları bedevînin avucuna altın olarak döker. Be­de­vî hay­ret­ler için­de ka­lır. Bu­nun na­sıl ol­du­ğu­nu, avu­cun­da­ki ku­ma ne oku­du­ğu­nu ken­di­si­ne de söy­le­me­si için Haz­ret-i Ali’ye yal­va­rır. Haz­ret-i Ali -ra­dı­yal­lâ­hu anh- ise gâ­yet sâ­kin bir şe­kil­de, oku­du­ğu­nun “Fâ­ti­ha Sû­re­si” ol­du­ğu­nu söy­ler. Bu­nun üze­ri­ne se­vinç­le yer­den bir avuç kum alan be­de­vî, Fâ­ti­ha Sû­re­si’ni oku­yup ku­ma üf­ler. Fa­kat kum, ay­nı kum­dur. Be­de­vî, Haz­ret-i Ali’ye bu­nun hik­me­ti­ni so­rar. Haz­ret-i Ali -radıyallâhu anh- ise, işin esâsını:

“Bu, bir kalb far­kı­dır.” buyurarak hulâsa eder.

Kur’ân’ın tamamını, ya gafletinden ya da imkân bulamadığından okuyama­yanlar, kısa bir sûreyi rahatlıkla okuyabilirler. Bunun içindir ki Hâlık Teâlâ, kelâ­mının en mühim mesajlarını -bâzen kısmen bâzen de tamâmen-, ilâhî bir nükte olarak ulvî şifreler hâlinde kısa sûrelere derc etmiş ve âdeta her birini küçük bir Kur’ân hükmünde kılmıştır. Nitekim İmâm Şâfî Hazretleri şöyle buyurur:

“Şâyet, bütün bir Kur’ân-ı Kerîm yerine sâdece «Asr Sûresi» inzâl buyrul­muş olsaydı, bu bile yeterdi. Çünkü onda İslâm’ın bütün esaslarını bulmak müm­kündür...”

Millî şâirimiz Mehmed Âkif’in şu mısraları da, Asr Sûresi’yle ilgili bu hükmü te’yîd sadedindedir:

Hâlık’ın nâ-mütenâhî adı var, en başı: Hak.

Ne büyük şey kul için hakkın elinden tutmak!

Hani, Ashâb-ı Kirâm, ayrılalım derlerken,

Mutlaka Sûre-i Ve’l-Asr’ı okurmuş, bu neden?

Çünkü meknûn o büyük sûrede esrâr-ı felâh;

Başta îmân-ı hakîkî geliyor, sonra salâh,

Sonra hak, sonra sebât, işte kuzum insanlık.

Dördü birleşti mi yoktur sana hüsrân artık.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları