Hedefteki İran Yine Kârlı mı Çıkacak?

Trump döneminde Ortado­ğu’da tartışmaların odağındaki bir diğer ülke İran olacak gibi duruyor. Hatta kesin gibi. Trump ‘Bir numaralı terörist’ dediği İran’la sonuna kadar mücadele edeceğini açıkladı.

Bu mücadelenin nasıl olacağı merak konusu. Trump, bütün seçenekler masada dese de askeri bir müdahale ihtimali zayıf görülüyor. Beyaz Saray’ın nükleer anlaşmayı iptal etmek yerine, Lübnan’da Hizbullah’ı, Yemen’de Husileri, Irak’taki bazı Şii güçleri desteklediği gerekçesiyle İran’ı cezalandırma yoluna gidebileceği belirtiliyor. Trump dönemi ile birlikte İran’ın ciddi bir izolasyonla karşı karşıya kalabileceği, bunun da Tahran yönetimini başta Suriye ve Yemen konularında diyalog arayışına sokabileceği dillendirilen varsayımlar arasında. Obama’nın küstürdüğü Körfez ülkeleriyle İran’a karşı ekonomik ve askeri işbirliği de Trump’ın stratejik planları arasında yer alıyor. S.Arabistan ve İsrail, “İran tehdidi”ne karşı ABD ile yakın işbirliği içerisinde olacaklarını beyan ettiler. Körfez ülkelerini yumuşatma gayreti içeresinde olan Tahran yönetiminin yaptığı çağrılar ise karşılık bulmuş değil.

Velhasıl, Washington-Tahran ilişkilerini önümüzdeki süreçte yüksek tansiyonlu günler bekliyor. Ancak bu yüksek tansiyonlu günlerin ardından, günün sonunda bu gerilimden İran yine kârlı çıkan taraf olur mu? sorusu sorulmuyor da değil. Çünkü geçmişte de ABD yönetimleri ile İran karşı karşıya gelmiş, günün sonunda kârlı çıkan taraf hep İran olmuştu. Baba Bush, oğul Bush, Obama, bugün Trump’ın yaptığı gibi İran’a yönelik tehditleri yüksek perdeden dillendirmiş ama nihayetinde İran enteresan bir şekilde hep kârlı çıkan taraf olmuştu. Baba Bush döneminde Afganistan, oğul Bush döneminde Irak, Obama döneminde ise Suriye ve Yemen, İran’a teslim edildi. Şimdi, Trump döneminde ABD, İran’a nasıl bir ikramda bulunacak diye soruluyor!

Bu ironi bir yana ekonomik yaptırımlar ve tecrit politikaları karşısında direnme tecrübesine sahip, Şiilik motivasyonunu çok iyi kullanan İran karşısında Trump’ın nasıl bir strateji izleyeceği gerçekten merak konusu...  Bu arada İran’ın stratejik olarak en önemli şehirlerinden, büyük petrol yataklarının bulunduğu Ahvaz şehrinde bir müddettir devam eden İran rejimine karşı gösterilerin nereye evrileceği meçhul. Bir milyon Arap kökenli İranlının yaşadığı bölgede, protestoların etnik bir mahiyet kazanabileceğine dikkat çekiliyor…

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, 373. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.