Helâl Kazancın Ehemmiyeti
Beslenme ihtiyacı karşılanırken gıdaların helâl olması, insanın manevî istikameti için çok mühim bir vesiledir.
Helâl olmayan, haram ve şüpheli şeylerle beslenen kişide ibadet şevki ve kulluk aşkı olmaz. Gönül hantallaşıp duygusuzlaşır. Temâyüller nefsânî arzulara göre şekillenir. Böylece İslâm ahlâkı ve yüce fazîletler âdeta unutulur. Yani, kulun mânevî inkişâfında helâl gıdânın çok mühim bir rolü vardır.
Zira Cenâb-ı Hak:
“Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin…” (el-Bakara, 168) buyurarak helâl, temiz ve nezih gıdâlar ile gıdâlanmamızı istemektedir.
Haram lokmanın, kalbimize menfî tesirleri hakkında Hak dostlarının pek çok ve mühim ikazları vardır.
Hazret-i Mevlânâ şöyle buyurur:
“Bu seher benden ilham kesildi. Anladım ki vücuduma şüpheli birkaç lokma girdi. Bilgi de hikmet de helâl lokmadan doğar. Aşk da merhamet de helâl lokmadan doğar. Eğer bir lokmadan gaflet meydana gelirse bil ki o lokma, haram veya şüphelidir.”
EKMEĞİNİZ NE KADAR HELÂLSE O KADAR DİNDARSINIZ
Nitekim Hak dostlarından Süfyân-ı Sevrî –kuddise sirruh-:
“Kişinin dindarlığı, ekmeğinin helâlliği nisbetindedir.” buyurmuştur.
Yine bir gün kendisine:
“–Efendim! Namazı birinci safta kılmanın faziletini anlatır mısınız?” dediklerinde de helâl lokmaya dikkat çekmiş ve:
“–Kardeşim! Sen ekmeğini nereden kazanıyorsun, ona bak! Kazancın helâl olduktan sonra, hangi safta dilersen namazını orada kıl; bu hususta sana güçlük yoktur.” cevâbını vermiştir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler, Erkam Yayınları.