Hendek Savaşı’nda Verilen Müjde
Peygamber Efendimiz’in Hendek Savaşı’nda verdiği müjdeler nelerdir? İşte Hendek Savaşı’nda verilen müjdeler...
Hendek Savaşı hazırlıkları sırasında Ashâb-ı Kirâm, Resûlullâh’a, çok büyük ve sert bir kayaya rastlayıp onu kıramadıklarını bildirdiler. Âlemlerin Efendisi, sivri balyozu ellerine alarak besmeleyle o kayaya üç defâ vurdu. Onu ince kum gibi dağıttı.[1] Ayrıca her vuruşta mü’minlere büyük müjdeler verdi. Birinci vuruşta Şam’ın (Bizans), ikincisinde Îran’ın, üçüncü vuruşta da Yemen’in anahtarlarının kendisine verildiğini, bu memleketlerin saraylarını bulunduğu yerden gördüğünü ifâde etti. Buraların i’lâ-yı kelimetullâh ile şerefleneceğini müjdeleyerek, gelecek zaferlerin heyecânıyla, mü’min gönüllere ümit aşıladı.[2] Hakkın, yakın bir gelecekte bâtılı mutlakâ imhâ edeceğini müjdeleyip, olmaz sanılan pek çok işin olur hâlinde teselsül edeceği cihanşümûl bir hidâyet haritası çizdi.
HENDEK SAVAŞI’NDA GELEN MÜJDE
Varlık Nûru Efendimiz, Kisrâ’nın Medâin’deki beyaz köşkünü târif edince, Selmân-ı Fârisî:
“–Doğru buyurdun! Sen’i hak dîn ve kitâb ile gönderen Allâh’a yemin ederim ki, o aynen târif ettiğin gibidir! Sen’in Resûlullâh olduğuna (bir daha) şehâdet ederim!” dedi. Allâh Resûlü:
“–Ey Selmân! Bu fetihleri Allâh benden sonra size nasîb edecektir! Şam muhakkak fetholunacaktır! Herakliyus ülkesinin en uzak yerine kadar kaçacaktır! Siz bütün Şam’a hâkim olacaksınız! Hiç kimse size karşı koyamayacaktır. Yemen muhakkak fetholunacaktır! Ondan sonra Kisrâ öldürülecektir!” buyurdu. Nitekim Selmân:
“–Ben bütün bunların vukû bulduğunu gördüm!” demiştir. (Vâkıdî, II, 450)
Buralar birer birer fetholundukça Ebû Hüreyre de:
“–Bu fetihleriniz sizin için birer başlangıçtır! Ebû Hüreyre’nin varlığı kudret elinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki, fethettiğiniz ve kıyâmete kadar fethedeceğiniz bütün şehirlerin anahtarlarını Allâh Teâlâ, Hazret-i Muhammed’e (a.s.) önceden vermiştir!” derdi. (İbn-i Hişâm, III, 235)
Allâh Resûlü’nün bu müjdeleri, Müslümanların çekilecek sıkıntıya daha kolay katlanmaları için çok büyük bir mânevî destek oldu. Netîcenin mü’minlerin lehine, İslâm düşmanlarının aleyhine olacağı hakîkatinin evvelden bildirilmesi, îmanlı gönüllerin sabır ve dayanıklılığını artırdı. Zîrâ Hendek; ıztırap, yorgunluk, açlık, soğuk ve karanlığa karşı verilen mücâdele sebebiyle de, tahammül ötesi bir meşakkat ve çile kumkumasıydı. Ayrıca Allâh Resûlü:
“Allâh’ım! Hayat, ancak âhiret hayâtıdır. Ensâr ve Muhâcirler’e nusret eyle!..” (Buhârî, Meğâzî, 29) niyâzıyla, dünyâdaki bütün ıztırap ve yorgunlukların, ebedî saâdet dolu bir hayat karşısındaki değersizliğini ifâde ederek, ashâbına âhireti hedef gösteriyordu.
[1] Buhârî, Meğâzî, 29.
[2] Bkz. Ahmed, IV, 303; İbn-i Sa’d, IV, 83, 84.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa 2, Erkam Yayınları
YORUMLAR