Her Doğru Her Yerde Söylenmez
Peygamberimiz kimlere Allah cehennem ateşini haram eder buyurmuştur? Bu hadisi duyan sahabeye neden bunu yaymamasını söylemiştir? Her doğru neden her yerde söylenmemeli? Dr. Murat Kaya anlatıyor...
Enes bin Mâlik (r.a) şöyle buyurur:
Muâz bin Cebel (r.a) deve üstünde Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz’in terkisinde idi. Efendimiz (s.a.v):
«‒Ey Muâz!» diye nidâ buyurdular. Muâz (r.a):
«‒Lebbeyk yâ Rasûlallah ve sa’deyk: Buyur ey Allah’ın Rasûlü, emrine âmâdeyim!» dedi. Ve bu hâl üç kere vâkî oldu. Üçüncüsünde Efendimiz (s.a.v):
«‒Hiç kimse yoktur ki kalbinden tasdîk ederek Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şahâdet etsin de, Allâh Teâlâ onu (Cehennem) ateşine harâm kılmasın!» buyurdular.
Muâz (r.a):
«‒Yâ Rasûlallah, bunu insanlara haber vereyim de sevinsinler mi?» dedi. Allah Rasûlü (s.a.v):
«‒Hayır, söyleme! Çünkü (buna) güvenirler.» buyurdular.
Muâz bin Cebel (r.a) vefâtı esnâsında, (ilmi gizlediği için) günaha düşerim korkusuyla bunu etrafındakilere haber verdi. (Buhârî, İlim, 49)
BU HADİSTEN NE ANLAMALIYIZ?
Bazen, insanlar eksik veya yanlış anlar da daha kötü bir düşünceye kapılırlar diye kişi yapmak veya söylemek istediği bazı şeyleri terketmelidir.
Bazı şeyler de ehline söylenir, onu tam olarak anlaması zor görünen insanlardan gizlenir.
Hz. Ali (r.a) şöyle buyurmuştur:
“İnsanlara anlayabilecekleri şekilde konuşunuz! Allah ve Rasûlü’nün yalanlanmasını ister misiniz!” (Buhârî, İlim, 49)
İnsanların kafasını karıştıracak ve anlamakta zorlanacakları şekilde konuşulunca, bazen bilmeden Allah ve Rasûlü’nden gelen hakîkatlerin yalanlanmasına sebep olunabilir.
İlmin bir kısmını, hâfızası kuvvetli, anlayışı sağlam insanlara öğretmelidir. Ehil olmayan, anlayışının kıtlığı sebebiyle ruhsat yoluna ve tembelliğe düşmesinden korkulan talebeye lâtîf mânâlar öğretilmemelidir. Bu büyük bir israf ve mefsedet olur.
Maslahat ile mefsedet karşıkarşıya geldiğinde daha mühim olanı yapmalıdır. Bir maslatı elde ederken ondan daha büyük bir mefsedetle karşılaşılacaksa maslahat terkedilir. Şer’î emirler bunun hâricindedir. Fesat zuhur edecek diye zekât toplamaktan veya hadleri tatbik etmekten geri durulmaz.