Her İlmin Bir Bileni Vardır
Kendi bilgimizin üstünlüğüne inanarak diğer insanların bilgisini ve ilmini hakir görmek gibi bir hastalık her kalbin düşmanıdır. İşte böyle bir durumun yaşandığı bu metnimizde her ilmin ne kadar kıymetli olduğu görülecektir...
Bir nahiv (dilbilgisi) âlimi gemiye binmişti. Sefer esnâsında ilmine mağrur bir şekilde gemici ile sohbete koyuldu. Gemiciye zaman zaman muhtelif suâller sordu. Ondan “bilmem” cevabını alınca da ilmiyle gururlanarak:
“–Yazık! Cehâletin sebebiyle ömrünün yarısını ziyân etmişsin.” dedi.
Temiz kalpli gemicinin, bu küçük düşürücü davranışa gönlü kırıldı ise de, olgunluk gösterip cevap vermedi. Derken şiddetli bir fırtına çıktı ve gemiyi müthiş bir girdabın içine sürükledi. Herkesi büyük bir telâşın kapladığı o hengâmede gemici, nahivciye dönüp:
“–Ey üstad, yüzme bilir misin?” diye sordu.
Nahivci, solmuş, sararmış bir vaziyette kekeleyerek:
“–Hayır, bilmem!..” dedi.
Bunun üzerine gemici, mahzun bir edâ ile şu mukâbelede bulundu:
“–Nahiv bilmediğim için benim yarı ömrüm mahvolmuştu. Şimdi ise yüzme bilmediğin için senin bütün ömrün mahvoldu. Zira gemimizin bu girdaptan kurtulma imkânı yoktur. Ey nahivci! Bu deryâda nahivden ziyâde yüzme ilminin daha faydalı ve zarûrî olduğunu bilmiyor muydun?..”
Bu fânî vücut gemisi ölüm girdabında çırpınırken, yaşanmayan, irfâna dönüşmeyen ve sırf nefsin rahatına hitâb eden bilgiler fayda vermeyecektir.
Günah girdaplarında boğulmaktan kurtulmanın yegâne çâresi; helâli, haramı bilmek ve bunları tatbik etmektir. İşte ancak böyle bir ilim, bizleri iki cihan saâdetine nâil edebilir.
Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleri şu kıymetli nasihatlerde bulunur:
“Oğul, sana tavsiyem şudur ki; bütün hâllerinde ilim, edep ve takvâ üzere olasın!.. Geçmişlerin eserlerini oku, ehl-i beyt ve ehl-i sünnet ve’l-cemaat yolundan git! Fıkıh ve hadîs öğren ve câhillerden köşe bucak kaç!..”
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hakk'a Adanmış Gençlik , Erkam Yayınları