Her İyiliğimiz Dönüp Bizi Bulacak

Uzman Psikolog Mehmet Dinç, Altınoluk Dergisi'nde bu ay "Yürüklerimizi Hafifletelim" başlıklı yazısında insana ve insana dair her şeye karşı bakışımızı sorguluyor, cevaplarımızı sıralıyor ve bize kendi yükümüzü hafifletecek kalbi bir yol sunuyor.

İnsana ve insana dair her şeye karşı olağanüstü hassas ve duyarlısın. İnsanlar hep iyi ve mutlu olsunlar istiyorsun. Kimse kimseye hiç bir şekilde zarar vermesin diliyorsun. Aksi olunca da -ki olmaması imkansız- çok çok üzülüyorsun. Irak’ta kolunu kaybeden küçük çocuğa, Filistin’de dul kalan zavallı kadına, Amerika’da evini sel götüren biçare adama ağlıyorsun. Uzakta olanlardan daha çok yakınında olanlar, birebir gördüklerin seni üzüyor. Komşunun uyuşturucu mübtelası olan oğlu, akrabanın boşanma sonucu parçalanan ailesi, iş arkadaşının trafik kazası geçiren babası hep kalbini burkuyor.

GAYRETİNİN NETİCESİNİ ALMAK

Kendi hayatında ve ailende yapmak isteyip de bir türlü yapamadığın güzel değişiklikler, eşinin beğenmediğin tavırları, oğlunun başarısızlıkları, kızının mutsuzlukları ve nihayetinde olmak isteyip de olamadığın insan seni geçmişe ve bugüne gözü yaşlı baktırıyor. Neyi yanlış yaptım, nerede yanlış yaptım? diye düşünüyorsun. Düzeltmek için bir şeyler yapmak istiyorsun, ailem ve toplum için güzel işler yapayım diyorsun; giriştiğin her işin, her teşebbüsünün ardından kem gözler görüyor, kem sözler duyuyorsun.

İyiliğin, güzelliğin, doğruluğun mutlak galibiyetine olan inancın azalıyor. İrtibatlarını azaltmaya, faaliyetlerini hafifletmeye, hislerini köreltmeye başlıyorsun. Her şeyi duymayayım, her şeyi görmeyeyim, her şeyi düşünmeyeyim ve böylece her şeye üzülmeyeyim istiyorsun. Kendine çekilmeye çalışıyorsun ama kendini de yabancılıyorsun. Ve hüznün arttıkça artıyor.

Gel, burada durup bir düşünelim. Yanlış olan yaptıkların mı gerçekten yoksa yaptıklarının sonuçlarına bakış açın mı? Yaptıkların doğru olabilir ancak sonuçları senin istediğin gibi çıkmayabilir. Her şey olması gerektiği gibi oluyordur ve sen üzerine düşeni yapmışsındır. Senin gayretinin, uğraşlarının, emeklerinin neticesi senin istediğin gibi gelmedi ise suçlusu sen değilsin.

HER İYİLİĞİMİZ BUMERANG GİBİ BİZİ BULACAK

Hayat kendi senaryosunda devam ediyor ve biz bu senaryoda bize düşen rolü oynamak durumundayız, bir sonraki sahnede ne olacağını ayarlamak yükümlülüğümüz yok. Ama biz istediğimiz gibi gitmiyor diye hayat rolümüzü unutacak yada bırakacak değiliz. Biz bize düşeni yapacağız ve sonunda alnımızın akıyla bitireceğiz kendi hayat hikayemizi. Tabi bu arada cebimizi katıksız iyimserlik ve umutla doldurmayacağız sadece. Tedbir ve temkine de biraz yer bırakacağız ki istediğimiz gibi gitmediğinde hayat yıkılmayacak, yolumuza devam edeceğiz.

Yolumuza devam ederken de davranışlarımızın hiç birinin herhangi bir acıya, kırgınlığa, hüzne sebep olmamasına dikkat edecek, yaşlı bir gözü silecek, mahzun bir kalbe dokunacak, eğik bir başı okşayacak, kırık bir kalbi tamire kalkışacağız.

Bileceğiz ki bu dünyada yapılan her iyilik bumerang gibi uzun yada kısa vadede, ama muhakkak sahibine geri döner ve biz yaptığımız her iyilik ve her güzel işle başkalarının yüklerini hafifletirken kendi yükümüzü de hafifletiriz.

Kaynak: Mehmet Dinç, Altınoluk Dergisi, Ocak 2015, 347. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.