Her Türlü İyilik ve Yardım Sadakadır
Hayırlı bir müminin en belirgin özelliği çalışıp kazanarak etrafına da yardımcı olmaktır. İyilik ve yardıma ise, en yakınlardan başlamak gerekir.
Câfer-i Sâdık Hazretleri buyurur:
“Çalışıp kazanarak ihtiyaçlarını karşılamak gibi bir derdi olmayan kişide hayır yoktur. Hayırlı kişi, mal kazanıp geçimini temin ederek kimseye muhtaç olmaz, o malla borcunu öder ve sıla-i rahimde bulunur.”[1]
YAR OLUP BAR OLMAMAK NE DEMEK?
İslâm ahlâkının en mühim düsturlarından biri de; “Yâr olup bâr olmamak”tır. Yani kimseye yük olmayıp, bilâkis başkalarının yükünü çekmek ve onlara yardımcı olmaktır.
Nitekim hadîs-i şerîfte de:
“İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.” buyrulmuştur. (Beyhakî, Şuab, VI, 117; İbn-i Hacer, Metâlib, I, 264)
Yine Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir keresinde:
“–Sadaka vermek, her Müslümanın vazifesidir.” buyurmuştu.
Ashâb-ı kirâm:
“–Sadaka verecek bir şey bulamazsa?” dediler.
Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Amelelik yapar, hem kendisine faydalı olur, hem de tasadduk eder.” buyurdu.
Ashâb-ı kirâm:
“–Buna gücü yetmez (veya iş bulamaz) ise?” dediler.
Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Darda kalana, ihtiyaç sahibine yardım eder.” buyurdu.
Ashâb-ı kirâm:
“–Buna da gücü yetmezse?” dediler.
Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–İyilik yapmayı tavsiye eder.” buyurdu.
Ashâb-ı kirâm:
“–Bunu da yapamazsa?” dediler.
Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Kötülük yapmaktan uzak durur. Bu da onun için sadakadır.” buyurdu. (Buhârî, Zekât 30, Edeb 33; Müslim, Zekât, 55)
Yani Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- müʼminin her hâlükârda gayret edip, malıyla, canıyla, hangi imkânı varsa onunla iyilik yapmasının veya en azından iyiliğe vesîle olmasının lüzûmuna işaret etmiştir.
Zira Cenâb-ı Hak:
“O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar…” (Âl-i İmrân, 134) buyurmaktadır. Bunun içindir ki Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ashâbına, darlıkta bile infakta bulunmayı tâlim buyurmuş, bir hurmadan başka hiçbir şeyi olmayanı bile, yarım hurmayla da olsa, infâk ehli olmaya teşvik etmiştir.
VEREN EL ALAN ELDEN ÜSTÜN
Diğer bir hadîs-i şerîflerinde de:
“Veren el, alan elden üstündür.” buyurmuştur. (Müslim, Zekât, 97)
Böylece, her müʼminin infâk ehli olmasını ve mümkün olduğunca “alıcı değil, verici olmayı” telkin buyurmuştur.
Velhâsıl, yüce dînimiz İslâm, insanları meşrû bir sûrette çalışıp kazanmaya teşvik etmektedir. İslâm’ın beş temel esâsından ikisi olan “hac” ve “zekât” ibadetleri de, ancak dînen zengin sayılan kimselere farz kılınmıştır. Bunun bir mânâsı da; “Kalbinizi dünyâlık hırsından korumak kaydıyla ve meşrû bir sûrette zengin olun, zekât verip hacca gidin!” demektir.
Hayırlı bir müʼminin şiârı; çalışıp kazanarak etrafına da yardımcı olmaktır. İyilik ve yardıma ise, en yakınlardan başlamak gerekir.
EN İYİ DAVRANMAMIZ GEREKEN İNSAN
Nitekim bir hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere, bir adam Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼe gelerek:
“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Kendisine en iyi davranılması gereken kimdir?” diye sordu. Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Annen, sonra annen, daha sonra yine annen, sonra baban, sonra da sana en yakın olan akraban.” buyurdu. (Müslim, Birr, 2)
Dipnot:
[1] İbn-i Şemsü’l-Hilâfe, el-Âdâbü’n-Nâfia, s. 4.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Cafer-i Sadık (Rahmetullahi aleyh), Erkam Yayınları
YORUMLAR