Heva Ne Demek?

NE NEDİR?

Hevâ: Nefse âit şeylere olan heves, istek, arzu, sevgi, hoşlanma. Nefsânî zevkler, düşkünlükler anlamlarına gelmektedir.

HEVA KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

“O kendi hevâsına göre değil, vahye göre konuşur (ve iş yapar).” (en-Necm, 3-4) beyânı vechile, nefsânî bir sebeple değil, Allâh Rasûlü’nün kalbine vâkî olan murâd-ı ilâhî istikâmetinde gerçekleşmiştir.

*****

Eğitim hizmetleri, insandaki beden-rûh ve akıl-kalb arasındaki hassas dengeye dikkat edilerek plânlanmalıdır. Şâyet insanın sadece aklına hitâb edilirse menfaat, makam, dünyevî hevâ ve hevesler ağır basar ve rûhî tekâmül ihmâl edilmiş olur. Böyle yetiştirilen insan, netîcede servet, şöhret ve şehvetin kulu hâline gelir. Fakat aklıyla birlikte onun kalbi de eğitilebilirse, fıtratında mevcut olan temâyüllerin Hak yoluna yönlendirilmesi ancak o zaman mümkün olabilir. Şuna dikkat edilmelidir ki, kalbe erişmeyen bilgi, irfâna dönüşmez. İrfandan mahrûm bir bilgi ise sâhibini dalâlete sürükleyebilir. Mânevî duygular ve fazîletlerle techîz edilemeyen insan, sürekli kötülüğü emreden nefsinin kaba kuvvetine terk edilmiş olur.

*****

“Allah (c.c) çocukça (lâubâlî) davranışları olmayan, hayra yönelip hevâ ve hevesi terk eden, vakar sahibi, olgun genci sever.” (Ahmed, IV, 151)

*****

Nefsini Allâhʼa satan, yani hevâ ve heveslerinden vazgeçerek ilâhî emirlere teslim olan kimse, dünyadan da nasibini alır. Fakat kendini dünyaya râm eden bir kimse, Allâhʼın rızâsından mahrum kalır.

*****

Mâsûm Sirhindî (r.a) genç bir talebesine şu nasihatte bulunmuştur:

“Yavrum! Ömrün en kıymetli zamanı, gençlik günleridir. İnsanın güçlü-kuvvetli, âzâlarının sağlam olduğu bu günler geçer ve ömrün en zayıf vakti gelip çatar. Ne yazıktır ki insanlar, en şerefli kazanç olan mârifetullâhʼı, gelip gelmeyeceği belli olmayan ihtiyarlık vaktine havâle ederler. Ömrün en şerefli vakitlerini, en rezil şey olan hevâ ve hevese sarf ederler. Unutma ki; «Yarın yaparım diyenler helâk oldu!».