Hiç Tanımadığınız Biri Kıyamet Günü Yakanıza Yapışacak

Hadisi şerifte geçen kıyamet günü hiç tanımadığımız ve yakamıza yapışacak kişi kim? Hiç tanımadığımız bu kişi yakamıza ne gerekçe ile yapışacak? İşte cevabı...

Hadîs-i şerifte buyurulur:

“Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin; gücü yetmezse diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin, ki bu îmânın en zayıf hâlidir.” (Müslim, Îmân, 78)

Birbirine hakkı ve sabrı tavsiye etmek, ebedî hüsrandan kurtuluşun şartları arasındadır.

Bu tavsiye, irşad ve ıslah gayretleri; yapılıp yapılmaması tercihe kalmış bir fazîletten ibaret değildir. Mü’minlere verilmiş bir vazifedir ve terki hâlinde ağır mes’ûliyeti ve hesabı vardır.

Nitekim Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- diyor ki:

“(Ashâb-ı kiram arasında şu hakikati) duyardık:

Kıyâmet gününde bir kişinin yakasına hiç tanımadığı biri gelip yapışır. Adam şaşırarak;

«–Benden ne istiyorsun? Ben seni hiç tanımıyorum ki...» der.

Yakasına yapışan kişi de şu cevabı verir:

«–Dünyada iken beni hata ve çirkin işler üzerinde görürdün de îkāz etmezdin. Beni o kötülükten alıkoymazdın.»” (Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, c. III, s. 164, hadis no: 3506)

Allah yoluna hizmet, illâ sözle olmaz. Samimî bir şekilde sâlih ameller ve güzel ahlâk sergileyerek de emr-i bi’l-mârufta bulunulur.

Bir gün Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-;

“–Konuşmadan, halkın davetçileri olun!” buyurmuştu.

Kendisine;

“–Yâ Halîfe! Konuşmadan davetçi olmak nasıl olur?” dediler.

Buyurdu ki:

“–Hâliniz ve ahlâkınızla...”

Hâl ve ahlâk, insanın sîmâsına yansır. «Sûret, sîretin aynasıdır.» denmiştir. Peygamber Efendimiz’in sîret güzelliği sûretine aksetmişti. Bu sebeple yahudi âlimlerinden Abdullah bin Selâm -radıyallâhu anh-; Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Medine’ye hicret edince merakla yanına varmış, vech-i mübâreklerine bakınca da;

“Bu yüz asla yalan söylemez!” diyerek müslüman olmuştu. (Tirmizî, Kıyâme, 42/2485; Ahmed, V, 451)

Sahâbe-i kiram, o aynaya bakarak kendini ihyâ etmeye çalıştı ve her biri yıldızlar gibi oldu.

Hak dostları da, muhataplarına öyle güzel bir hâl ve öyle selîm bir kalp ile yaklaşırlar ki, onlar;

“Bu dînin velîsi böyle ise, kim bilir, Peygamber’i nasıldır?” diye hayranlık duyarak İslâm’a, hidâyete, tevbe ve ıslâha yönelirler.

Âyet-i kerîmede, Peygamber Efendimiz’in ashâbının vasıfları arasında şu husus da zikredilmiştir:

“...Onların nişanları, yüzlerindeki secde izidir, (secdelerden hâsıl olan nûrâniyet ve rûhâniyettir)... (el-Fetih, 29)

Nitekim ashâb-ı kiram;

“–Allâh’ın velî kulları kimlerdir?” diye suâl edince, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“–(Allâh’ın velî kulları) yüzlerine bakıldığında Allah Teâlâ’yı hatırlatan kimselerdir.” buyurmuştur. (Heysemî, X, 78; İbn-i Mâce, Zühd, 4)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hidayetlere Vesile Olmak, Yüzakı Yayıncılık

 

İslam ve İhsan

İMANIMIZIN GÜCÜNÜ GÖSTEREN AMEL

İmanımızın Gücünü Gösteren Amel

EMR-İ Bİ'L MA'RÛF VE NEHY-İ ANİL MÜNKERİN FAZİLETİ

Emr-i Bi'l Ma'rûf ve Nehy-i Anil Münkerin Fazileti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.