Hicr Suresi 2. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Hicr Suresi 2. ayeti ne anlatıyor? Hicr Suresi 2. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Hicr Suresi 2. Ayetinin Arapçası:
رُبَمَا يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ كَانُوا مُسْلِم۪ينَ
Hicr Suresi 2. Ayetinin Meali (Anlamı):
Bir gün gelecek kâfirler: “Keşke dünyada iken müslüman olup Allah’ın emrine boyun eğseydik!” diye hasret çekecekler.
Hicr Suresi 2. Ayetinin Tefsiri:
Kâfirler, yaptıklarının kötülüğünü anladıkları ve fecî âkıbetleriyle karşılaştıkları zaman “Keşke müslüman olsaydık!” diye hasret ve pişmanlıklarını dile getireceklerdir. Bu da:
› Ya ölüp âhiretteki yerlerini gördüklerinde,
› Yahut kıyâmetten sonra âhiretteki azapla karşılaştıklarında böyle temennî edeceklerdir. Fakat bu temenninin bir faydası olmayacaktır. Çünkü artık geriye dönüş ve eksikleri telâfi imkânı kalmamıştır.
Bu hususta Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Kıyamet gününde cehennemlikler cehennemde toplanırlar. Kıble ehlinden Allah’ın dilediği bir kısmı da günahları sebebiyle onlarla beraber bulunur. Kâfirler, bunlara: «Siz müslüman değil miydiniz?» derler. Onlar da «Evet!» diye cevap verirler. «O halde gördünüz ya müslümanlığınızın hiç faydası yokmuş, işte siz de bizimle beraber ateşte yanıyorsunuz» diye onları kınarlar. Onlar: «Hayır öyle değil; bizim bir takım günahlarımız vardı. Yüce Allah, onunla mesul tuttu» derler. Bunun üzerine Yüce Allah o kâfirlere gazap buyuracak; rahmeti ve ihsanıyla da kıble ehlinden olanların kurtuluşlarını emredecek, onlar da cehennemden çıkacaklar. İşte o vakit kâfirler: «Ah, keşke biz de müslüman olsaydık» diyecekler.” (Hâkim, el-Müstedrek, II, 242; Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, X, 379)
Bu bakımdan onlara İslâm’ı tebliğden geri kalmamak şartıyla kâfirlerin dünya hayatında yiyip içmelerine, hayvanlar gibi nefsânî arzularının, zevk ve eğlencenin peşine düşmelerine fazla aldırış etmeye değmez. Çünkü bunlar boş bir aldanıştır; sonu hüsrandır. Ölümle bunların bir hiç olduğunu fark edecek, gerçek hayatın âhiret hayatı olduğunu anlayacaklardır. “Âh! Keşke!” diyecekler, fakat iş işten geçmiş olacaktır.
“Emel”; dünyayı sevmek, ona dört elle sarılmak ve âhiretten yüz çevirmektir. Dünya işlerinin görülebilmesi için bunun belli bir miktarı normal görülse de, husûsiyle tûl-i emel, yani ardı arkası kesilmez dünyevî arzu ve istekler zararlı ve tehlikelidir. Böyle bir hastalık kalpte yerleştiği zaman onu bozar ve onun tedavisini güçleştirir. Bu sebeple Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Dört şey bedbahtlık alâmetidir: Göz damarlarının donup Allah korkusuyla yaş akıtmaması, kalbin katılaşması, ardı arkası kesilmeyen boş arzular ve dünya hırsı.” (Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, X, 226)
Yaşayacağı günler hatta alacağı nefesler bile sayılı olan insan, bu tür kalbî hastalıklardan uzaklaşarak ömrünü imanla sona erdirmenin gayreti içinde olmalıdır:
Hicr Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Hicr Suresi 2. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...