Hicr Suresi 47. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Hicr Suresi 47. ayeti ne anlatıyor? Hicr Suresi 47. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Hicr Suresi 47. Ayetinin Arapçası:

وَنَزَعْنَا مَا ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ اِخْوَانًا عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ

Hicr Suresi 47. Ayetinin Meali (Anlamı):

Biz onların kalplerinde kin ve nefret adına ne varsa hepsini söküp atarız. Dost ve kardeş olarak tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar.

Hicr Suresi 47. Ayetinin Tefsiri:

Müttakîler, Allah’tan korkan, günahlardan sakınan; şeytanı bırakıp Peygamber’e tabi olan; azalarını günahlardan ve kalbini her türlü kötü sıfattan temizleyen; Allah’ın emir ve yasakları çerçevesinde yaşayan kimselerdir. Bu bahtiyar kişiler cennetlere girecek, pınar başlarında oturacak, her türlü hâricî ve dâhilî tehlikelerden emniyet içinde olacaklardır. Bütün hastalık, ihtiyarlık, fanilik ve kötülüklerden selâmette olacaklardır. Cenâb-ı Hak, onların göğüslerinde bulunan her türlü kini, kıskançlığı, nefreti söküp atacak; cennetlikler birbirlerine gerçekten dost olacaklar, koltuklar üzerinde karşılıklı oturup muhabbet edeceklerdir. Demek ki, dostluk ve kardeşliğe mâni olan en mühim şey gönüllerdeki kin, kıskançlık ve haset duygularıdır. Mü’min, bu kötü duygulardan kurtulduğu nispette ferahlayacak, dostları artacak ve dünyada bile cennet huzuru yaşamaya başlayacaktır. Fakat nefse iyice yerleşmiş bulunan bu zararları duyguları temizlemek o kadar kolay değildir. Şu nükteli izah bu gerçeği daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır:

Allah Teâlâ Hz. İbrâhim’e Kâbe’yi yapmasını emretmiş ve orasını temiz tutması için de “…Evimi her türlü kirden temiz tut” (Hac 23/26) buyurmuştur. Resûlullah (s.a.s.)’e elbisesini temizlemesini emrederek: “Elbiseni tertemiz tut” (Müddessir 74/4) buyurmuştur. Yine Cibrîl (a.s.)’a Peygamberimiz (s.a.s.)’in kalbini yıkamasını emretmiş, o da onu yıkayıp temizlemiştir. Fakat asilerin kalplerini temizlemeyi kendi üzerine alarak: “Biz onların kalplerinde kin ve nefret adına ne varsa hepsini söküp atarız” (Hicr 15/47) buyurmuştur. Bunda hem Cenâb-ı Hakk’ın kullarına olan merhametine, hem de işin zorluğuna bir işaret vardır. Üstelik Rabbimizin bunu cennette yapacağını düşündüğümüzde, gerçekten iç âlemi bu tür menfî his ve temâyüllerden tamâmen temizlemenin ne kadar zor bir mücâdeleyi gerektirdiği anlaşılmaktadır. Bu sebepledir ki, tasavvuf erbabı nefis tezkiyesi ve kalp tasfiyesi üzerinde ehemmiyetle durmakta ve bütün terbiye faaliyetlerini bu nokta üzerinde yürütmektedirler. İşin zorluğunu ifade bakımından sûfiler şöyle demişlerdir:

“Nefsin en küçük bir hastalığını tedavi edebilmek, iğneyle kuyu kazmaktan, dağlarda tünel kazmaktan daha zordur.”

Yine cennetliklere orada hiçbir yorgunluk dokunmayacak; ne isterlerse zahmetsiz ve sıkıntısız kendilerine ikram edilecektir. Orada sonsuza kadar kalacaklar, oradan asla çıkarılmayacaklardır. Allah Resûlü (s.a.s.) cennetliklerin bir kısım hallerini şöyle haber verir:

“Cennete girecek ilk zümrenin yüzleri, geceleyin parıldayan ayın on dördü gibi parlak olacaktır. Onlar orada tükürmez, sümkürmez, küçük ve büyük abdest bozmazlar. Orada kapları altın, tarakları altın ve gümüş, buhurdanlıkları güzel tütsü, terleri ise misk olur. Her birinin ikişer eşi olur. Güzelliklerinden ötürü onların etlerinin ötesinden baldırlarının içi gözükür. Aralarında ne bir anlaşmazlık, ne de gönüllerinde birisine öfke bulunur. Gönüllü ve tabiî olarak sabah-akşam Allah’ı tesbih ederler.” (Buhârî, Enbiyâ’ 1; Müslim, Cennet 14, 16)

Bunun için Yüce Rabbimiz buyuruyor ki:

Hicr Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Hicr Suresi 47. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.