Hicr Suresinin 45-46. Ayetleri Ne Anlatıyor?
Hicr suresinin 45-46. ayetlerinde ne anlatılmak isteniyor? Esenlik yurdu: cenneti, bildiren âyet; Hicr suresinin 45-46. ayetlerinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Kur’an’da şöyle buyrulur:
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۜ اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍ اٰمِن۪ينَ
Takvâ sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar. (Onlara denilir ki:) “Oraya emniyet ve selametle girin.” (Hicr, 15/45-46)
ESENLİK YURDU: CENNET
Bilgi:
Bu dünya hayatında insan en çok kendisinin ve ailesinin güvenliğini ve huzurunu düşünür. Ancak bu hayatta tam anlamıyla ne güvenden bahsedebiliriz ne de huzurdan. Zira Allah Teâla bizi burada korkuyla, açlıkla ve sıkıntıyla imtihana tabi tutacağını Kerim kitabında beyan etmektedir. İşte bu imtihanı başarıyla geçen müttakîler, bu dünyada insanların arayıp da bulamadıkları huzura, esenliğe ve güvenliğe cennette kavuşacaklardır.
Mesaj:
- Cennette müminler tam bir emniyet ve esenlik içinde olacaklardır.
- Her mümin, gerçek manada takvâ şuuruna ererek cenneti kazanma gayreti içinde olmalıdır.
Kelime Dağarcığı:
Selâm: Güvenlik, esenlik; Allah’ın isimlerinden biri olarak âfet ve belalardan kurtaran, güven arayanları güvene erdiren.
‘Ayn [çoğul: ‘uyûn]: Kaynak, pınar; bir şeyin aslı, kendisi.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- Kalpleri Allah’a saygı ile dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınanlar, cennetlerde ve pınar başlarındadır.
- Kendilerine: “Huzur, selâmet ve tam bir emniyet içinde girin cennetlere!” denir.
- Biz onların kalplerinde kin ve nefret adına ne varsa hepsini söküp atarız. Dost ve kardeş olarak tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar.
- Orada hiçbir yorgunluk ve zahmete maruz kalmazlar ve oradan artık bir daha çıkarılmazlar.
Müttakîler, Allah’tan korkan, günahlardan sakınan; şeytanı bırakıp Peygamber’e tabi olan; azalarını günahlardan ve kalbini her türlü kötü sıfattan temizleyen; Allah’ın emir ve yasakları çerçevesinde yaşayan kimselerdir. Bu bahtiyar kişiler cennetlere girecek, pınar başlarında oturacak, her türlü hâricî ve dâhilî tehlikelerden emniyet içinde olacaklardır. Bütün hastalık, ihtiyarlık, fanilik ve kötülüklerden selâmette olacaklardır. Cenâb-ı Hak, onların göğüslerinde bulunan her türlü kini, kıskançlığı, nefreti söküp atacak; cennetlikler birbirlerine gerçekten dost olacaklar, koltuklar üzerinde karşılıklı oturup muhabbet edeceklerdir. Demek ki, dostluk ve kardeşliğe mâni olan en mühim şey gönüllerdeki kin, kıskançlık ve haset duygularıdır. Mü’min, bu kötü duygulardan kurtulduğu nispette ferahlayacak, dostları artacak ve dünyada bile cennet huzuru yaşamaya başlayacaktır. Fakat nefse iyice yerleşmiş bulunan bu zararları duyguları temizlemek o kadar kolay değildir. Şu nükteli izah bu gerçeği daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır:
Allah Teâlâ Hz. İbrâhim’e Kâbe’yi yapmasını emretmiş ve orasını temiz tutması için de “…Evimi her türlü kirden temiz tut” (Hac 23/26) buyurmuştur. Resûlullah (s.a.s.)’e elbisesini temizlemesini emrederek: “Elbiseni tertemiz tut” (Müddessir 74/4) buyurmuştur. Yine Cibrîl (a.s.)’a Peygamberimiz (s.a.s.)’in kalbini yıkamasını emretmiş, o da onu yıkayıp temizlemiştir. Fakat asilerin kalplerini temizlemeyi kendi üzerine alarak: “Biz onların kalplerinde kin ve nefret adına ne varsa hepsini söküp atarız” (Hicr 15/47) buyurmuştur. Bunda hem Cenâb-ı Hakk’ın kullarına olan merhametine, hem de işin zorluğuna bir işaret vardır. Üstelik Rabbimizin bunu cennette yapacağını düşündüğümüzde, gerçekten iç âlemi bu tür menfî his ve temâyüllerden tamâmen temizlemenin ne kadar zor bir mücâdeleyi gerektirdiği anlaşılmaktadır. Bu sebepledir ki, tasavvuf erbabı nefis tezkiyesi ve kalp tasfiyesi üzerinde ehemmiyetle durmakta ve bütün terbiye faaliyetlerini bu nokta üzerinde yürütmektedirler. İşin zorluğunu ifade bakımından sûfiler şöyle demişlerdir:
“Nefsin en küçük bir hastalığını tedavi edebilmek, iğneyle kuyu kazmaktan, dağlarda tünel kazmaktan daha zordur.”
Yine cennetliklere orada hiçbir yorgunluk dokunmayacak; ne isterlerse zahmetsiz ve sıkıntısız kendilerine ikram edilecektir. Orada sonsuza kadar kalacaklar, oradan asla çıkarılmayacaklardır. Allah Resûlü (s.a.s.) cennetliklerin bir kısım hallerini şöyle haber verir:
“Cennete girecek ilk zümrenin yüzleri, geceleyin parıldayan ayın on dördü gibi parlak olacaktır. Onlar orada tükürmez, sümkürmez, küçük ve büyük abdest bozmazlar. Orada kapları altın, tarakları altın ve gümüş, buhurdanlıkları güzel tütsü, terleri ise misk olur. Her birinin ikişer eşi olur. Güzelliklerinden ötürü onların etlerinin ötesinden baldırlarının içi gözükür. Aralarında ne bir anlaşmazlık, ne de gönüllerinde birisine öfke bulunur. Gönüllü ve tabiî olarak sabah-akşam Allah’ı tesbih ederler.” (Buhârî, Enbiyâ’ 1; Müslim, Cennet 14, 16)
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com