Hicr Suresinin 99. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hicr suresinin 99. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Ömür boyu Allah'a kulluk edilmesini bildiren âyet; Hicr suresinin 99. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Kur’an’da şöyle buyrulur:

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ

Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et! (Hicr, 15/99)

ÖMÜR BOYU KULLUK

Bilgi:

Allah Teâla, Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şahsında bütün insanlara kulluğun zamanla ve mekânla sınırlı olmadığını bu ayet-i kerime ile beyan etmiştir. Mademki; aldığımız ve verdiğimiz her nefes şükrü gerektiriyor, o hâlde son nefesimize kadar kullukta daim olmak gerekiyor. Kulluk; iman, ihlas, niyet, tefekkür, marifet, sabır ve takvâ gibi kalbî hâlleri kapsadığı gibi, namaz ve oruç gibi bedenle yapılan ibadetleri; zekât, sadaka gibi malla yapılan ibadetleri; hac ve cihad gibi hem mal hem de bedenle yapılan ibadetleri de kapsamaktadır.

Mesaj:

  1. Allah’a kulluğumuz ve ibadetimiz sürekli olmalıdır.
  2. İnsanın hayatındaki temel görevi Allah’a kulluktur.

Kelime Dağarcığı:

Yakîn: Kesin bilgi; bir şeyi şüphesiz olarak tam ve doğru şekilde bilme; ölüm.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Doğrusu biz, onların ileri geri söyledikleri kötü sözler yüzünden canının sıkıldığını, göğsünün daraldığını çok iyi biliyoruz.
  2. Sen şimdi Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.
  3. Gözlerden perdeyi kaldırıp her gerçeği ortaya çıkaracak ölüm sana gelip çatıncaya kadar da Rabbine kulluğa devam et!

Yaratılıştaki hikmeti kavrayamayan, Allah Teâlâ’nın kâinata koyduğu ilâhî kanunlardan haberdar olmayan fıtratları bozulmuş müşrikler ve münkirler, Allah’ın insanlara peygamber göndermesindeki sırrı anlayamamışlar; hem peygamber hem de getirdiği kitap hakkında asılsız ve saçma sözler söylemişlerdir. Kur’an, müşriklerin söyledikleri bu sözleri detaylı bir şekilde bize haber vermektedir. Onlar Peygamberimiz (s.a.s.) hakkında şunları söylüyorlardı:

“«Bu nasıl Peygamber böyle? Bizim gibi yiyip içiyor, çarşı pazarda dolaşıyor. Bari, yanı sıra bir melek indirilmiş olsaydı da, kendisiyle birlikte gezip hem onun peygamberliğini doğrulasa hem de bizi Allah’ın azabına karşı uyarsaydı ya? Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya kendisinin zahmetsizce yiyip içeceği, geçimini temin edeceği bir bahçesi olsaydı» dediler…” (Furkan 25/7-8)

Onlar yine Peygamberimiz (s.a.s.)’e kahin, mecnun, şair diyorlar; O’nun, zamanın felaketlerine uğrayıp helak olmasını bekliyorlardı. (Tur 52/29-30) Kur’an okuyup, onunla tebliğ yaparken gürültü çıkarıyorlar ve ona mani olmaya çalışıyorlardı. (Fussılet 41/26)

Müşriklerin bu tavırları ve söyledikleri bu sözler, bir insan olarak Resûlullah (s.a.s.)’i üzmekte, canını sıkmakta ve göğsünü daraltmakta idi. Beşer ruhu, bu derece cehalet karşısında sıkıntı duyar ve burkulur. Fakat Allah Teâlâ, bu noktada yine Peygamberini teselli etmekte, kendisinin sadece bir uyarıcı olduğunu bildirmekte, onların cehaletlerinden kaynaklanan bu nevi sözleri karşısında sarsılmayıp risalet ve tebliğ görevine eksiksiz bir şekilde devam etmesini emretmektedir. Ayrıca bu vesileyle göğsünde meydana gelen darlığın izalesi için de Rabbini hamd ile tesbih edip secde edenlerden olmasını ve ölüm gelinceye kadar Rabbine kulluğa devam etmesini istemektedir. Zira bu gibi ibâdetlerle meşgul olana, rubûbiyet âleminin nurları açılır, dünya gözünde değersizleşir, dünyevî hazlara temâyülden vazgeçerek bütünüyle Allah’a yönelir. Bu sayede de göğsü açılır, inşirah bulur, huzûra erer; hizmetlerini gönül genişliği içinde yapmaya devam eder.

“Gözlerden perdeyi kaldırıp her gerçeği ortaya çıkaracak ölüm” (Hicr 15/99) diye tercüme ettiğimiz kelimenin aslı اَلْيَق۪ينُ  (yakîn)dir. Aslında bu kelimenin mânası “kesin bilgi” demektir. Ancak burada “ölüm” anlamında kullanılmıştır. Çünkü ölüm ânında gözlerden perdeler kalkmakta, gaybî olarak inanılan şeyler hakkında kesin bilgiye ulaşılmaktadır. Nitekim Müddessir sûresi 47. âyette “yakîn” kelimesinin “ölüm” mânasında kullanıldığı gâyet açık şekilde anlaşılmaktadır. Muhâcir sahâbelerden Osman b. Maz’ûn vefat edince, Allah Resûlü (s.a.s.)’in: “Ona yakîn gelmiştir” buyurması da bunu göstermektedir. (Buhârî, Cenâiz 3)

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

HAKÎKÎ KULLUK NEDİR?

Hakîkî Kulluk Nedir?

ALLAH NASIL BİR KULLUK İSTİYOR?

Allah Nasıl Bir Kulluk İstiyor?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.