Hicret Ne Demek?
Hicret ne demek? Hicretin İslam tarihindeki siyasi ve sosyal sonuçları, yeri ve önemi nedir? Peygamberimizin (s.a.v) Mekke'den Medine'ye hicreti hakkında kısa bilgiler...
Sözlükte, "kişinin herhangi bir şeyden bedenen veya kalben ayrılıp uzaklaşması" anlamına gelen hicret, "bir yeri terkederek başka yere göçmek" anlamında kullanılır. İslâm kültüründe ise özel olarak Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in öncülüğünde Mekkeli müslümanların Medine’ye göçlerini ifade etmesi yanında genel anlamda İslâm’ın ilk günlerinden itibaren dinî ve ahlâkî bağlamda mânevî bir içerik de taşır. Bundan dolayı Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hicretinden Mekke’nin fethine kadar gerçekleşen tarihî göçe zâhirî hicret adı verilirken, "Allah’ın emirlerine sıkı sıkıya sarılmak" bâtınî hicret olarak nitelendirilmiştir. Nitekim Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- "Gerçek muhâcir, Allah’ın yasakladıklarından uzak duran kimsedir” buyurmuştur (Buhârî, "İmân”, 4).
Hicret Nedir?
Habeşistan ve Medine Hicreti
Allah'ın resûlü, dine davetinin ardından haksızlık ve eziyete mâruz kalan müslümanların kendilerine özgürlük ortamı bulmaları ümidiyle Habeşistan'a göç etmelerine izin vermiş, daha sonra giderek ağırlaşan şartlar sebebiyle Mekke'den Medine’ye hicret kararı alınmıştı. Kureyşli müşrikler, müslümanların çoğunun Yesrib'e hicret etmesinden ve
Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in de bir gün oraya giderek ashabıyla birlikte kendilerine karşı tehlike ve tehdit oluşturmasından endişe etmeye başlayınca Dârünnedve'de toplanıp Hz. Peygamberi öldürmeye karar verdiler. Suikast niyetinden vahiy yoluyla haberdar olan Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hicret hazırlığına başladı ve bir gece Hz. Ebû Bekir -radıyallâhu anh-'la birlikte Mek-ke’den ayrılarak Sevr dağındaki mağarada üç gün saklandıktan sonra 13 Eylül 622 günü kılavuzun getirdiği develere binerek Yesrib’e doğru sahil istikametinden yola çıktı.
Bir tehlikeye mâruz kalmamak için hicret kafilesi bilinen ve işlek yollar yerine farklı bir güzergâhı, zaman zaman sarp dağ geçitlerini veya çölün ortasını tercih etti. Kafile hicret yoluyla kervan yolunun kesiştiği Cuhfe adlı yere gelince, Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Mekke yolunu hatırladı ve şehre duyduğu özlemle farklı duygular içerisine girdi.
Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, zulme uğratılarak hicrete mecbur bırakıldığı Mekke’ye düşmanlarına üstünlük sağlayıp döndürüleceğini müjdeleyen âyeti indirdi (el-Kasâs 28/85). Yesrib’de bulunan müslümanlar, Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Mekke'den ayrıldıklarını öğrenmiş, gecikmesinden dolayı da endişe etmeye başlamışlardı. Her sabah Mekke yolundaki Harre mevkiine çıkıp onun yolunu gözlüyorlardı.
Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in geldiğini üç katlı bir evin damından ilk defa gören yahudi kızı, bunun beklenen misafir olduğunu anlayınca bağırarak orada bulunanlara haber verdi. Evlerinden Harre mevkiine koşan müslümanlar şarkılar söyleyerek Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'i karşıladılar. Bu olayın önemini ve Medineliler’in coşkusunu Enes b. Mâlik, "Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Medine'yi teşrif ettiği günden daha güzel ve parlak gün görmedim”, Berâ b. Âzib ise, "Medineliler'in Resûlullah'a sevindikleri kadar hiçbir şeye sevindiklerini görmedim” diyerek tasvir etmişlerdir (Buhârî, "Menâkıbü'l-ensâr”, 46).
Hicret Yolu
Mekke’de Hz. Ebû Bekir’in Mesfele’deki evi, Sevr mağarası, Usfân vadisinin aşağı tarafı, bugün Benî Süleym yurdu olarak bilinen Emeç vadisi, Kudeyd, Harrâr, Seniyyetülmere, Lekıf, Medlicetülekıf, Mercihmicâc, Cedâcid, Ecred, Zûselm, Abâbîd (Abâbîb), Kâha, Arc, Mekke - Medine arasında Derbülgâir olarak bilinen Seniyyetülğâir, Batnıri’m, Kubâ, Ranûnâ vadisi, Ebû Eyyûb el-Ensârî'nin evi.
Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve beraberindekiler hicret yolculuğu sırasında Kudeyd'de yiyecek bir şeyler almak üzere Ümmü Ma'bed Âtike bint Hâlid'in bulunduğu çadıra uğradı. Burada Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sürüye katılamayacak kadar zayıf, sütten kesilmiş bir keçiyi besmeleyle sağınca keçi oradakilere yetip artacak kadar süt verdi. Ümmü Ma'bed'in, daha sonra çadıra dönen kocası Ebû Ma'bed el-Huzâî’nin isteği üzerine Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'i tavsif ederken kullandığı ifadeler onun fizikî özelliklerini anlatan hilye edebiyatına konu olmuştur.
Ümmü Ma'bed'in çadırının bulunduğu yer bugün Mekke-Medine otobanından ayrılarak deniz istikametine doğru gidince büyük elektrik trafolarının bulunduğu yerde olup Mekke’ye 180 km. uzaklıktadır. Burası aynı zamanda Câhiliye döneminde Menât putunun bulunduğu Müşellel'in çok yakınındadır. Menât Mâbedi, Mekke’nin fethinden sonra çevredeki putları yıkmak amacıyla görevlendirilen ashap tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Kaynak: Diyanet İşleri Kutsal Topraklar Rehberi