Hilafeti Osmanlı’ya Getiren Padişah

Sekiz yıllık kısa saltanatında ülke sınırlarını iki buçuk kattan fazla genişleten ve başta Mısır’ın fethi ile hilafetin Osmanlı’ya geçişi gibi büyük başarılara imza atan Yavuz Sultan Selim Han’ın hayatı ve başarıları.

Yavuz Sultan Selim Han 10 Ekim 1470’de dünyaya gelmiştir. Babası İkinci Bayezid Han, annesi Aişe Hatun’dur. Vefatı 21/22 Eylül 1520’dir. Saltanat müddeti 8 sene 4 ay 28 gündür. Osmanlı sultanlarının dokuzuncusu ve İslâm halifelerinin 74’üncüsüdür.

SALTANATI KISA BAŞARILARI BÜYÜK

Yavuz Sultan Selim Han’ın saltanat müddeti pek kısa olmasına rağmen zamanında büyük fetihler yapılmış ve kendisinin büyük bir devlet adamı olduğunu o büyük ölçüdeki zafer ve muvaffakiyetleri ile ispat etmişti.

SULTAN SELİM’İN BAŞARILARI

  • İran Sefer-i Hümayununa hareket Çaldıran Zaferi
  • Tebriz’e giriş
  • Doğu Anadolu’nun Safevîler’den alınması Dulkadir Beyliği’nin ilhakı
  • Diyarbekir şehrinin fethi
  • Koçhisar Zaferi
  • Mısır Seferi
  • Ramazanoğulları Beyliği’inin ilhakı
  • Merci Dabık Zaferi
  • İslâm halifeliğinin Abbasîlerin devamı Memlûklerden Osmanoğullarına geçmesi
  • Suriye, Lübnan, Filistin’in fethi
  • Sina Çölü’nü geçiş Ridaniye Zaferi
  • Kahire’nin fethi
  • Donanmay-ı Hümayunun İskenderiye’ye gelmesi
  • Hicaz’ın Türkiye’ye katılması, emânât-ı mukaddesenin Yavuz’a teslimi
  • Kızıldeniz ve Umman Denizi’nde Türkiye Portekiz mücadelesi

DEVLETİ İKİ BUÇUK KAT BÜYÜTEN SULTAN

Yavuz büyükbabası Fatih’ten ancak bir yıl kadar fazla yaşamıştır. Ölümünde 50 yaşında idi. 8 yıl içinde yaptığı işler baş döndürücü olmuştur. Türkiye topraklarını iki buçuk mislinden fazla genişletmiştir. Bu suretle tarihin en büyük cihangirleri arasında yer almış ve Osmanlı padişahlarının şüphesiz en cihangiri olmuştur.

Bu müddet içinde, Cezayir’i de himayesine alıp, Mağrib’e de atlamış, İspanya ile karşı karşıya gelmiştir. Timur’un bile fethedemediği Memlûk İmparatorluğu’nu tamamen haritadan silmiştir. Yaptığı büyük fütuhatı Türkiye dört asır muhafaza etmiştir.

Yavuz Sultan Selim Han’ın ölümünde imparatorluk, 1.702.000 km2’si Avrupa’da, 1.905.000 km2’si Asya’da, 2.950.000 km2’si Afrika’da olmak üzere 6.557.000 km2 üzerinde yayılıyordu. Sekiz yıl öncesine nazaran iki buçuk mislinden fazla büyümüştü.

HİLAFETİ OSMANLILARA GEÇİREN SULTAN

İslâm halifeliğini de üzerine alması, Osmanoğullarına büyük bir prestij ve münakaşa edilemez bir manevi güç kazandırmıştır.

Yıkıcı Şiî propagandasını Anadolu’dan ebediyyen sürüp atmıştır. Saltanatı sekiz yıl beş aydır. Saltanata en az hakkı olduğu halde şehzadeliğinde, İran’a karşı takip ettiği dahice siyasetle gittikçe parlamış ve Trabzon’da vali iken kuzey doğu Anadolu’yu devletin yüksek hakimiyeti altına sokmuştur.

Anadolu birliğinin gerçekleştiricisi olmuş, büyük sultan Alâeddin Keykubad’ın tahayyül ettiği sınırları aşmıştır. Türk ve İslâm birliğinin gerçekleştirilmesi ümitleri de Yavuz’la beraber ölmüştür.

DİĞER OSMANLI SULTANLARI ARASINDAKİ YERİ

Yavuz, Osmanlı hükümdarları içinde askerlik bakımından büyük babası Fatih’den sonra gelir. Siyaset ve devlet adamı olmak bakımından da Fatih ve Kanunî’den sonradır. Fatih’den ve babası İkinci Bayezid’den sonra Osmanoğullarının en bilginidir. İslâm ilimlerine ve üç büyük doğu edebiyatına vakıftı.

BÜYÜK BİR FATİH BÜYÜK BİR ŞAİR

Bütün Türk edebiyatında Farsça’yı en iyi kullanan şairlerden biridir. Farsça Divanı gerçek bir san’at eseridir. (Almanya’da basılmış ve Türkçe’ye de çevrilmiştir.) Yavuz şiirlerinde yalnız bir san’atkar hüviyeti ile görünür. Başkaca bir gayesi yoktur. Şiirlerinde çok mütevazidir.

Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsun etdi felek

Giryemi kıldı füzün eşkini hûn etdi felek

Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzan

Beni bir gözleri ahuya zebûn etdi felek.

YAVUZ SULTAN SELİM’İN ŞAHSİ ÖZELLİKLERİ

Yavuz Sultan Selim, uzuna yakın orta boylu, çatık kaşlı, sert bakışlı, sakalsız, palabıyık, asabî mizaçlı, fevkalade cesur, çok mahir bir avcı, harp san’atında emsalsiz bir kumandan idi.

Tasarlanmış bir program dahilinde tedvirini ve her meselede devlet ricalinin görüş ve düşüncelerinden faydalanmayı isterdi. Günlerce düşünür, kararını verdikten sonra, büyük bir azim ve irade ile durmadan, dinlenmeden tatbikat ve icraata geçerdi. Bundan sonra böyle bir kararın aleyhine bulunacak olanları, eski teveccüh ve takdirine bakmadan, derhal idam ettirirdi.

İkinci Selim, uyuşuk bir hale gelmiş olan devlet faaliyetine, bu mesaisi ile yeniden bir canlılık ve cevvaliyet getirmiştir. Çok iyi işleyen bir casus şebekesi vardı. Cihan siyasetine tamamıyla vakıf bulunuyordu. Bundan dolayı cülusundan evvel, İran ve Arabistan’ı mütemekkiren gezmiş olduğu şayi olmuştur.

Devlet hazinesini daima dolu tutmak ister, debdebe ve ihtişamdan hoşlanmazdı. Sadeliği severdi. Milletleri idare etmek hususunda büyük bir kabiliyet gösterirdi. Ülkenin her tarafında yalnız adaletin hakim olmasını isterdi. Boş vakitlerini, âlim ve ediblerin meclislerinde geçirmekten hoşlanırdı.

İlmi sever, ulemaya hürmet ederdi. Bilhassa tarih, felsefe ve tasavvuf sahalarında geniş bir bilgisi vardı. Muhyiddin İbni’l-Arabi’ye ve Celâleddin Rumi’ye karşı göstermiş olduğu hürmet ve alaka büyüktü.

VEFATI

Ölürken padişahın yanında pek sevdiği Hasan Can bulunuyordu. Padişahın isteği üzerine Yasin Sûresi’ni okurken, sûreyi bitirmeden, büyük cihangir, Adil hüküm- dar ruhunu sahibine teslim etmiştir. Vezir-i Azam Pîrî Mehmed Paşa, ortalığı velveleye vermedikleri için Hasan Can’la, Süleyman Ağa’yı tebrik etmiştir. Veliahd İstanbul’a gelinceye kadar ölüm hadisesi halkdan gizlenilmiş, bu arada Yavuz’un tedavisine memur dört hekime, güya gösterdikleri başarı dolayısıyla hil’at giydirilmiştir.

Kaynak: Sadık Dana, İslam Kahramanları 2, Erkam Yayınları

YAVUZ SULTAN SELİM İLGİLİ BENZER HABERLER

 

İslam ve İhsan

YAVUZ SULTAN SELİM KİMDİR?

Yavuz Sultan Selim Kimdir?

YAVUZ SULTAN SELÎM'İN ÖLÜM ANI VE SON SÖZLERİ

Yavuz Sultan Selîm'in Ölüm Anı ve Son Sözleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.