Hilmin Anahtarı

Kuluk vasıflarının kilidi ne ile açılabilir? Allah’ın sevdiği özellik/hasletlerden hilm (hilim)in anahtarı nedir?

Cenâb-ı Hakk’ın esmâ-i hüsnâsından “el-Halîm” ism-i şerîfi, “suçluların cezasını vermeye gücü yettiği hâlde cezalandırmayıp yumuşak davranan, cezalarını geriye bırakan; acele ve kızgınlıkla muâmele etmeyen, yumuşak davranışlı” demektir.

Gazap sıfatının zıddıdır. Rabbimiz, bu ahlâkın kulları tarafından uygulanmasından hoşnut olur.

ALLAH’IN SEVDİĞİ İKİ ÖZELLİK

İbn-i Abbas -radıyallâhu anhümâ-’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Abdülkaysoğullarından Eşecc’e:

“-Sende Allâh’ın sevdiği iki özellik vardır: Yumuşak huyluluk (hilm) ve ihtiyatkârlık (teennî)!..” buyurdu. (Müslim, Îman 25, 26)

Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde, teennî, “ilerisini düşünerek acelesiz iş görme” olarak açıklanmıştır.

“Hilm” ile merhamet, teennî ile sabır hemhâl olmuştur. Bütün bu ifadeler, Cenâb-ı Hakk’ın “el-Halîm” ism-i şerîfinin muhtevasında öğretilen değerlerdir. Hilm vasfına sahip kulda; cehâlet, öfke ve sabırsızlık gibi insanı hata ve yanlışlara sürükleyen zaafların bulunmaz.

Cehl, yani câhillik; en ufak bir kızgınlık ânında irâdesini kaybedip parlayan, kontrolsüz bir ihtirasla öfkesine kapılarak sonucu düşünmeden hemen körü körüne atılan, ateşli, sabırsız kişinin sorumsuz davranışıdır. Bu insan, doğru düşünme ölçüsünü kaybedip öfkesinin peşine düşer.

Hilm ise, bu tür cehalet kavramının tam zıddıdır. Hilm, cehâlet zaafını ve öfke patlamasını dizginleyebilen insanın ahlâkıdır. Özellikle zulüm ve haksızlığa mâruz kalma esnasında ortaya çıkması yönüyle, olgunluk gerektiren bir davranış biçimidir. Olgun insan, iradesini sükûnetle kullanarak, aklının doğru çalışmasını sağlar ve davranış-akıl dengesini korur.

HİLMİN ANAHTARI

Hilm, üstün bir akıl gücünün işaretidir. Akıl, ancak hilmle beraber çalışırsa, normal vazifesini yapabilir. Hilm, akıl ve zekânın temelidir. İmâm Gazâlî, İhyâ’sında “Hilmin Fazîleti” başlığı altında bu hususa şöyle dikkat çeker:

“Hiddeti yenme, tabiî bir hilm ve ahlâk yumuşaklığıdır. Aynı zamanda aklın kemale ermesidir. Böylece hiddet kuvveti kırılır ve akla boyun eğilir.

Peygamber Efendimiz de şöyle buyurur:

«İlim, öğrenmekle, hilm de ahlâkı güzelleştirmeye gayret ile mümkündür.» (İbn Ebi’d-Dünyâ, el-Hilm, s. 20)

Yine başka bir hadislerinde;

«İlim talep edin; ilimle birlikte sükûneti (ağırbaşlılığı) ve hilmi (yumuşak huyluluğu) da talep edin. Öğrettiğiniz kimselere ve kendisinden öğrendiğiniz kimselere karşı yumuşak davranın. Sakın cehaletiniz, ilminize gâlip gelerek âlimlerin zorbalarından olmayın.» (Hatîb el-Bağdâdî, el-Fakîh ve’l-Mütefakkih, II, 229) buyurmuştur.[1]

Haz ve hız peşinde koşan günümüz insanında bu değerler nasıl vukû bulmaktadır? Genel manzaraya baktığımızda, “günlük koşturmacalar” diye addedilen nefis prangalarına esir düşmüş, benlik dalgalarında alabora olmuşuz besbelli…

Benlik çukurunda öfke patlamaları yaşamakta, kıvılcımları başkalarına sıçramakta. Kıvılcımların karşıdakini tam yakmadığından esef edip, öfkeden alev topuna dönmekte... Freni boşalmış araç misali, kontrolü kaybedip ona buna sataşmakta… Sabır, yumuşak ve sâkin davranmak, iç sıkıntısı yapmakta...

Olgunluk, sadece bir meyve tarifi olmuş, hilm kandilinin ışığı sönmüş. Zalimliğe “güç” demişler, merhamet fezalarda... Müsâmaha âcizlik sayılmış, rıfktan (yumuşak huyluluktan, mülâyimlikten) nasipler kesik… Sabırsızlık almış başını gidiyor, sanki ölüme yetişilmekte.

Diller sabır der, davranışlar koşmakta. Aklı, îmânı gitmiş kitleler; histeri nöbetleri geçirmekte... Gelgit akıllar meydanlarda, gökyüzünde Ay aranmakta. Nefisler öfke ve heyecana kurban olmuş, sürekli yeni kurbanlar eklenmekte…

“Mizacım bu!” denmiş, gelişim çabalarına kepenkler kapanmakta… Ölçü şaşmış, ölçülü davranışlar, ancak kitaplarda… Velhâsıl kulluk vasıfları kilitli sandıklarda, hilm anahtarımız kayıp…

Allâh’ım, bizlere rakîk (çok ince, yufka, nâzik, nârin, yumuşak) bir gönül ve hilm ile süslenmiş bir ömür nasip eyle. Âmîn…

Dipnot:

[1] Serpil Başar, Diyanet İlmî Dergi, Cilt: 49, Sayı: 1.

Kaynak: Ayça Toksöz, Altınoluk Dergisi, Sayı: 469

İslam ve İhsan

ALLAH’IN SEVDİĞİ HASLETLER

Allah’ın Sevdiği Hasletler

MÜSAMAHA VE HİLİM (HİLM) İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

Müsamaha ve Hilim (Hilm) ile İlgili Örnekler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.