Hiperaktif Çocukların Tedavisi Nasıl Olur?

Her “hareketli” çocuk, hiperaktif değildir. Hiperaktif çocuklar, düşünmeden atağa geçerler. Uzun süreli dikkat gerektiren durumlara odaklanamazlar. Anne-baba, ne bu durumla övünmeli, ne de çocuğa şiddet uygulamalıdır. Aksine sabır ve sevgi ile çocuğuna destek olmalı ve bir uzmandan destek almalıdır.

Çocuklarımızda gördüğümüz hiperaktivitenin (yerinde duramamanın) üç sebebi üzerinde durulmaktadır. Bunlar:

1- Kalıtım (genetik)

2- Çevre

3- Beyindeki bazı yapı ve faaliyet bozuklukları

Bu sebeplerden biri, meselâ çevre, hiper aktivitenin tek sebebi olamaz. Şayet çocukta genetik bir meyil varsa ve bunu tetikleyen bir çevrede yaşıyorsa, hiperaktivitenin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Yine annenin bilhassa hâmilelik dönemlerinde sağlıksız ortamlarda bulunması, bu dönemde kullandığı birtakım madde ve ilâçlar, çocukta böyle bir rahatsızlığın oluşmasına sebebiyet vermiş olabilir.

HİPERAKTİFLİĞİN KAYNAĞI VE ÇÖZÜM YOLLARI

Hiperaktiflik, toplumumuzda bazen çocuğun aşırı zekâsının dışa yansıması olarak da görülür. Hâlbuki bir davranış bozukluğu çeşidi olan hiper aktivite, öğrenmeyi güçleştiren bir faktördür. Bu yüzden bazı anne-babalar, okul yıllarında, “çok akıllı, çok zeki ve çok hareketli olan çocuklarının” nasıl olup da derslerinde bu kadar geri kaldığını bir türlü anlayamazlar. İlerleyen yaşa rağmen teşhis koymakta ve tedaviye başlamakta geç kalınması hâlinde, çocukların toplum içinde küçük düşmesi, yaşıtları tarafından dışlanması mümkündür.

Tekrar etmek gerekirse, her “hareketli” çocuk, hiperaktif değildir. Hiperaktif çocuklar, düşünmeden atağa geçerler. Uzun süreli dikkat gerektiren durumlara odaklanamazlar. Aslında bu durum, çocuk için yorucu ve rahatsız edicidir. Lâkin bu durumun üstesinden tek başına gelemez. Anne-baba, ne bu durumla övünmeli, ne de çocuğa şiddet uygulamalıdır. Aksine sabır ve sevgi ile çocuğuna destek olmalı ve bir uzmandan destek almalıdır.

Bazen de dikkat eksikliği vardır, ama aşırı hareketlilik yoktur. Eğer dikkat eksikliği varsa; söyleneni baştan sona takip edemez, dikkatini meşgul olduğu şeyde uzun süre tutamaz, unutkandır, detaylara bakmaz, dinlemez, düzensizdir, ilgisizdir. Meselâ, “Oğlum, bakkaldan bir ekmek ve beş yumurta al!” deriz. Çocuk ekmeği unutup yumurtayı alır gelir. Çünkü istenilene gerektiği kadar dikkatini verememiştir. Yani söylenenleri takip becerisi yoktur.

Yine dikkat eksikliğinde çocuk; sürekli, işlerini yarım bırakır. Zamanı boşa harcar, çalışmalarında düzensizdir. Ayrıntılara dikkat etmez. Hiçbir şeyi ciddiye almaz veya sorumsuz davranışlarda bulunur. Ayrıca, konuştuğu konularda dağınıklık, daldan dala atlama, aklını yaptığı işe verememe, ufak sebeplerden dikkatinin dağılması ve uzun süre konsantrasyon sağlayamama görülür. Sessiz olmayı gerektiren etkinliklerde bile yerinde duramaz, sıkılır; çevreye ve kendisine rahatsızlık verir.

HİPERAKTİF ÇOCUKLAR NE İLE MEŞGUL OLUR?

Bunun yanı sıra bazı çocuklar da hiperaktiftir, ama sevdiği bir bilgisayar oyunu veya bir çizgi filmde dikkatini uzun süreli tutabilir.

Genel olarak uzmanların teşhisine göre hiperaktif çocuklar; aşırı konuşur, sıra beklemez, yerinde duramaz, asla uzun süre oturmaz, her şeye karışır, müdahale eder, hiç boş durmaz, bir şeylerle meşgul olur. Hayatında hep eksiklikler vardır. Ancak bütün bu belirtilere rağmen, ailenin hiperaktivite teşhisi koyabilmesi için uzman görüşüne ihtiyacı vardır.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite problemleri bulunan çocuğa, istikrarlı tedavi neticesinde; okul, iş ve diğer sosyal hayattaki sorumlulukları fark ettirilir ve bunları yerine getirmesine yardımcı olunur. Tedavinin başarısı, ebeveynin ve çocuğun bu konuda eğitilmesi ile daha da artar.

Kaynak: Ayşe Bay, Şebnem Dergisi, 146. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.