Hızır'ın Yardım Ettiği Hattat

Osmanlı'nın en meşhur hattatlarından olan Şeyh Hamdullah Efendi, sanatını geliştirmek için odasına kapandığı sırada Hızır (a.s)'ın kendisine yardım ettiği söylenir.

SULTAN 2.BAYEZİD'iN HAT SANATINA KATKISI

Sultan 2. Bâyezîd Han, zâhirî hamlelerde pek parlak bir şahsiyet görünmemekle birlikte, yapmış olduğu medeniyet hamleleri bakımından kadri pek yüce bir sultandır. Zira onun atmış olduğu mânevî temeller sâ­ye­sinde, ardından gelenler birçok faâliyetlerine mükemmel ve hazır bir zemin bulmuş ve hemen her sahada zaferden zafere koşmuşlardır.

Bu cümleden olarak 2. Bâyezîd Hân’ın, husûsiyle İslâm sanatlarının zirveye ulaşmasında sarf ettiği büyük gayretler çok mühimdir. Mîmârîde olduğu gibi hat sanatında da müstesnâ bir incelik ve ileri görüşlülük gösteren 2. Bâyezîd, daha şehzâdelik yıllarında bu sahaya el atmıştı.

ŞEYH HAMDULLAH EFENDİ

2. Bayezid, Sultan olduğunda usta bir hattat olan Şeyh Hamdullah Efendi’yi İstanbul’a dâvet etti. Topkapı Sarayı’nda harem-i hümâyûnda bir meşk odası tahsîs ederek kendisine:

“–Şeyh Hazretleri! Acabâ biri çıkar da Yâkût-i Müsta‘sîmî’nin yazısına başka bir tarz ve güzellik verebilir mi? Böylece Osmanlı’ya has bir yazı üslûbu meydana getirilebilir mi?” dedi.

Aynı zamanda Okçular Tekkesi’nde şeyhlik yapan Hamdullah Efendi, bu îmâlı teklif karşısında bir müddet sükût etti. Sonra da bunu kendisinin başarabileceğini beyân ile Pâdişâh’ın gösterdiği Yâkût-i Müsta‘sîmî’ye âit yedi adet levhayı alarak evine kapandı.

Sıkı bir şekilde çalışmaya başladı. Rivâyetlere nazaran bu çalışma kırk gün aralıksız devam etti. Nihâyet Hamdullah Efendi, görenleri hayrette bırakacak derecede mükemmel ve yepyeni bir üslûp ve tarz geliştirmeye Allâh’ın izniyle muvaffak oldu. Bu muvaffakıyeti Mustakîmzâde şöyle anlatır:

HIZIR'IN YARDIMI

“Şeyh Hamdullah Efendi hüsn-i hatta yeni ve daha kâmil bir tarz için kesif bir şekilde gayret ederken bir gün karşısına Hızır -aleyhisselâm- çıkmış, kendisine yazacağı yazı ile alâkalı birtakım na­si­hatlerde bulunmuştur. İşte bundan sonra Hamdullah Efendi, o âbidevî güzellikteki hüsn-i hat üslûbunu, hayâl ötesi bir mükemmellikle ortaya koyabilmiştir.”

İşte Şeyh Hamdullah Efendi, böyle bir ilâhî lûtufla Osmanlı hat sanatının en büyük ustası pâyesine erişmiş oldu.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş / Osmanlı, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.