Hizmet Etmekle Mesulüz
Yüce Rabbimiz: “Allah, her şahsı ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef tutar…” (el-Bakara, 286) buyurmuştur. Bir mü’mine düşen, yaptığı hizmetleri hiçbir zaman yeterli görmeyip; “Daha başka neler yapabilirim?” düşüncesiyle, sürekli bir hizmet arayışı içinde olmaktır.
Bunun en ibretli misâllerinden biri, ashâb-ı kirâmdan Abdullah bin Ümmi Mektûm -radıyallâhu anh-’tır:
Bu sahâbî, âmâ olduğu için cihaddan muaf tutulmuştu. Fakat o mübârek sahâbînin; “Hiç olmazsa sancağı tutabilirim.” düşüncesiyle Kadisiye Harbi’ne katılması, gönlünde taşıdığı bu nisâb belirsizliğinden doğan endişenin bir neticesi ve her hâlükârda bir hizmete tâlip olma arzusunun açık bir tezâhürüdür.
HİZMET HEYECANI DEVAMLI ARTMALI
Bir mü’min, zayıflık ve imkânsızlıklara bakarak aslâ yeis, gaflet ve rehâvete kapılmamalıdır. Hiçbir zaman Allah yolunda yapabileceği hizmetlerin nihâyete erdiğini düşünmemelidir. Ömrünün sonuna kadar, devamlı artan bir hizmet heyecanı içinde yaşamalıdır.
“Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluğa devam et!” (el-Hicr, 99) âyet-i kerîmesi mûcibince, her mü’min gözünü açıp kapayacak kadar bir kudrete sahip olduğu sürece, kulluk muktezâsı olan hizmetlere devam etmenin zarûretini bilmelidir. Nitekim şu hâdise, bu hususta ölçümüzün ne olması gerektiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır:
Uhud Harbi nihâyetinde Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, şehid ve yaralıların kontrol edilmesini emir buyurmuşlardı. Husûsiyle âkıbetini merak ettiği bir sahâbî vardı: Sa’d bin Rebî -radıyallâhu anh-.
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, onu bulup ne durumda olduğunu öğrenmesi için ashâbından birini harp meydanına gönderdi. Sahâbî, Sa’d -radıyallâhu anh-’ı ne kadar aradıysa da bulamadı, ne kadar seslendiyse de cevap alamadı. Nihâyet son bir ümitle:
“–Ey Sa’d! Beni Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gönderdi, senin diriler arasında mı, yoksa şehidler arasında mı bulunduğunu kendisine haber vermemi emretti.” diye yaralı ve şehidlerin bulunduğu tarafa doğru seslendi.
O sırada son anlarını yaşayan ve cevap verecek mecâli kalmamış olan Sa’d -radıyallâhu anh-, kendisini Allah Rasûlü’nün merak ettiği haberini duyunca bütün gücünü toplayarak cılız bir inilti hâlinde:
“–Ben, artık ölüler arasındayım!” diyebildi. Belli ki artık öteleri seyrediyordu. Sahâbî, derhâl, sesin geldiği yöne koştu. Hazret-i Sa’d’ı, vücûdu kılıç darbeleriyle delik-deşik olmuş, âdeta kalbura dönmüş bir hâlde buldu. Ve ondan ancak kısık bir sesle, fısıltı hâlinde şu müthiş sözleri işitti:
“–Vallâhi, gözleriniz kımıldadığı müddetçe, Peygamber Efendimiz’i düşmanlardan korumaz da, O’na bir musîbet erişmesine fırsat verirseniz, sizin için Allah katında ileri sürülebilecek hiçbir mâzeret yoktur!”[1]
Sa’d bin Rebî -radıyallâhu anh-’ın, ümmete âdeta bir vasiyet mâhiyetindeki bu sözleri, aynı zamanda fânî hayâta vedâ sözleri oldu.
HİÇ OLMAZSA KILICIMA DAYANARAK CAN VEREYİM
Hâlid bin Velid -radıyallâhu anh-’ın, can verirken kendisini muhâsebe ederek:
“Hayâtı Allah yolunda at kişnemeleri ve kılıç şakırtıları arasında geçmiş bir cengâverin, âcizler gibi yatakta ölmesi ne hazindir! Kaldırın beni ayağa! Hiç olmazsa kılıcıma dayanarak can vereyim.” dedirten hissiyâtı da, pek muazzam bir mes’ûliyet şuuru sergilemektedir.
Bu hissiyâtı, Allah yolundaki bütün hizmet sahâlarına teşmîl etmek mümkündür. Hizmet ehli her mü’min, bu duygulardan gerekli hisseleri alarak, bunları hareketlerinin ideal ölçüsü kılmalı, hizmet imkânı bulunduğu hâlde bunu îfâ etmekten geri durmanın mes’ûliyet ve vebâlinin azametini idrâk etmelidir. Bunun aksine davranmanın, ebedî hayat için ne büyük bir tehlike arz ettiğinden gâfil kalmamalıdır.
Hizmet, bilhassa peygamberlerin ve evliyâullâh’ın hayat tarzı olan öyle bir fazîlettir ki, o büyük şahsiyetler, hastalık hâllerinde, hattâ ölüm döşeklerinde dahî hizmeti elden bırakmamışlardır. Bu durum, hizmete nasıl sarılmak gerektiğini ifâde husûsunda ehl-i irfân için kâfî bir hakîkattir.
[1] Bkz. Muvatta, Cihâd, 41; Hâkim, III, 221/4906; İbn-i Hişâm, III, 47; İbn-i Abdilber, İstiâb, II, s. 590.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hizmet, Erkam Yayınları