Hubeyb Bin Adiy (r.a.) Kimdir?

Hubeyb Bin Adiy (r.a.) Ensar'dan ve Evs kabilesindendir. Allah ve Resûlü yolunda idam sehpasında can veren ilk şehittir. Hicretten önce Müslüman olmuş bir yiğit, kendini ibadete vermiş bir abiddir.

Hubeyb Bin Adiy (r.a.) sağlam imanlı, açık gönüllü ve mütevazı ahlaklıydı. Geceleri kalkıp sabahlara kadar namaz kılardı. Savaş meydanlarında yiğit ve atılgan bir askerdi. Bedir ve Uhud'a katılmış, büyük kahramanlıklar göstermiştir Meşhur Mekkeli müşrik Haris Bin Nevfel'i Bedir'de o öldürmüştür.

RECİ VAKASI

Hubeyb Bin Adiy (r.a.), hicretin dördüncü senesinde vuku bulan Reci vakasında Mekkeli müşriklere esir düştü. O bu esaret altında bile Allah Resûlüne olan muhab bet ve teslimiyetinden zerre kadar taviz vermedi. Müşriklere imanının gür sesini duyurdu. İmanda teslimiyet ve sebatın en güzel örneği oldu.

Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Kureyş ile ilgili bilgiler toplamak ve onların savaş hazırlığı içinde olduklarına dair Kendisine gelen haberlerin aslını öğrenmek istedi Bu iş için Hubeyb Bin Adiy'in (r.a.) de bulunduğu on kişilik bir seriyye = keşif kolu hazırlayıp yola çıkardı.

Bu keşif kolu gündüzleri gizlenip geceleri yürüyordu. Seher vakti Reci' suyunun başına gelince orada bir müddet dinlendiler. Hurmalarını çıkarıp yediler. Gün ağarmak üzereyken yakınlarında bulunan dağa çekildiler. Huzeyl kabilesinden bir kadın koyunlarıyla o suyun başına geldi. Hurma çekirdeklerini gördü. Buraya Medineli birinin geldiğini anladı ve koşarak kabilesine haber verdi. Lihyan oğulları bu haber üzerine Bedir ve Uhud'da öldürülen yakınlarının intikamlarını almak istedi. Yüz okçu iki yüz kişiyle peşlerine düştüler izlerini takip ederek onları dağın tepesinde buldular. Teslim olmalarını, kendilerini tutup, Mekkeli müşriklere teslim edeceklerini söylediler. Fakat keşif kolundaki bu yiğitler kendi aralarında istişare ederek teslim olmayı reddettiler. Kılıçlarını çekip üzerlerine hücum ettiler. Görülmedik kahramanlıklar sergilediler. Teslim olmayı kendilerine ar ettiler. Şehadeti ganimet bildiler. Nihayet çarpışa çarpışa yedisi şehit düştü. Üçü de esir:

Mekke'ye götürmek üzere Hubeyb Bin Adiy, Zeyd Bin Desinne ve Abdullah Bin Tarık (r. anhüm)'un ellerini bağladılar. Yolda giderken Abdullah Bin Tarık zorlayarak elindeki bağı kopardı ve kaçmaya başladı. Lihyan oğulları taşa tutarak yaraladılar ve onu da şehit ettiler Hubeyb ve Zeyd (r a)'ı, Mekke'ye götürdüler. Orada hapsettiler. Kendilerini Allah' a tam teslim eden bu iki mücahidin kılı kıpırdamıyordu. Korku denen bir şey yoktu. Sekineti ve vakar içerisinde şehadetlerini bekliyorlardı. Allah(cc)'nin kendileriyle beraber olduğuna inanıyorlardı. O görüyordu, biliyordu ve her şeylerinden haberdardı. Onlara sekineti veren bu imandı. Hapiste dahi Cenab ı Hakk 'ın ikramına mazhardılar.

Bir gün Haris'in kızı hapiste eli kolu bağlı Hubeyb Bin Adiy'i üzüm yerken gördü. Şaşırmış bir vaziyette hem koşuyor hem de şöyle sesleniyordu: "Vallahi onu, elindeki büyük bir salkımdan üzüm yerken gördüm. Halbuki o zincirle bağlı. Ve bu mevsimde Mekke'de bir üzüm tanesi bile yok ..."

İDAMDAN ÖNCE SON NAMAZ

İşte iman böyle olmalı... Gürül gürül gönülde çağlamalı... gücün, kuvvetin o Yüce Allah'ın olduguna kesin inanmalı... Bu imana teslim olmalı ve bu imanla ruhu teslim etmeli... Hubeyb île Zeyd ibni Desinne'yi (r a ) idam etmek üzere Mekke dışında Ten'im denilen yere götürdüler. Müşrikler de seyretmek üzere toplanmışlardı. Hubeyb (r.a)'a son isteğini sordular. O da: "Beni bırakınız da iki rekat namaz kılayım" dedi. Büyük bir sessizlik içinde huşu ve huzurla iki rekat namaz kıldı, Namazını bitirince "Vallahi eğer ölümden korkarak namazı uzattığımı zannetmeyecek olsaydınız , namazı uzatır ve daha çok kılardım" dedi. Bu hareketiyle o, idam edilirken iki rekat namaz kılan ve bunun sünnet olmasına vesile olan ilk insan olarak tarih sayfalarına geçmiştir.

DARAĞACINDA ASILARAK ŞEHİT EDİLEN İLK MÜSLÜMAN

Hubeyb İbni Adiy'i  (r.a.) darağacına çıkarınca müşrikler ona: "Şimdi senin yerinde Muhammed'in olmasını ister miydin? Ey Hubeyb, dininden dön. Eğer dönmezsen seni öldüreceğiz" dediler. Fakat o gür imanlı yiğit,"Allah yolunda olduktan sonra benim için öldürülmenin hiç ehemmiyeti yoktur" dedi ve sevgili Peygamberimize olan aşkını şu ifadeleriyle dile getirdi: "Değil, Muhammed'in (s.a.v.) benim yerimde olmasını istemek, onun ayağına bir dikenin bile batmasına razı olamam" dedi ve "Allah'ım! Benden Resûlüne selam ulaştır. Bize yapılanı ona bildir" diyerek dua etti: Peşinden "Essela mu aleyke ya Resûlullah" dedi.

Cebrail aleyhisselam anında selamı iletince sevgili Peygamberimiz "Ve aleyhisselam" dedi. Bu selam etrafındaki ashabın dikkatini çekti ve "Ya Resûlullah' bu selamı kimin selamına karşılık verdiniz" dediler? O da: "Kardeşimiz Hubeyb'in selamına karşılık" buyurdu. Bu şekilde Hubeyb ile Zeyd'in (r.a) şehit edildiğini ashabına duyurdu.

Zeyd ibni Desinne (r.a)'a da aynı şekil de sordular.Ondan da aynı cevabı alan müşrikler bu iki sahabiyi cennete uçurdular. Bedenleri darağacında kaldı. Ruhları sevgiliye ulaştı.

Bu ne izzet... Bu ne sebat... Bu ne muhabbet... Bu ne bağlılık... Bu ne fedakarlık... Ebu Süfyan'a "Muhammed'in ashabının Muhammed'i sevdiği gibi, başkasını seven hiç kimseyi görmedim!.." diye ikrar ettiren kuvvet... Tek kelimeyle Hakka imanın gücü ve kuvveti Allah'ım bu gücü kuvveti izzet ve şerefi bize de nasip et. Bizleri o kahramanların şefaatlerine nail et Amin.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 1995 - Ağustos, Sayı: 114

İslam ve İhsan

İLK SAHABİLER KİMLERDİR?

İlk Sahabiler Kimlerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Allah (cc) şefaatlerine nail eylesin. bizlere ve nesillerimize de böyle iman nasip eylesin..

    Rabbim razi olsun

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.