Hûd Suresi 112. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Hûd Suresi 112. ayeti ne anlatıyor? Hûd Suresi 112. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Hûd Suresi 112. Ayetinin Arapçası:
فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْاۜ اِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ
Hûd Suresi 112. Ayetinin Meali (Anlamı):
Öyleyse sana emredildiği gibi dosdoğru ol. Daha önce gittikleri yanlış yolları bırakarak Allah’a yönelen ve senin maiyetine girenler de dosdoğru olsunlar! İstikâmeti terk edip doğru yoldan dışa taşmayın. Hiç şüphesiz Allah, ne yapıyorsanız hepsini hakkiyle görmektedir.
Hûd Suresi 112. Ayetinin Tefsiri:
İstikâmet,
sağa ve sola sapmaksızın tek bir yön üzere devam etmektir. Esas mânası, Allah
Teâlâ’nın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından kaçmak üzere dosdoğru
yürümektir. Tuğyân ise haddi aşmaktır. Âyetin emri hem Peygamber Efendimiz
(s.a.s.)’e, hem de ona iman eden, kıyâmete kadar da iman edecek olan
mü’minleredir.
Süfyan b. Abdullah es-Sakafî, Allah Resûlü
(s.a.s.)’e gelerek:
“-
Ey Allah’ın Rasûlü! İslâm’a dair bana öyle bir söz söyle ki, onun hakkında
senden sonra hiç kimseye soru sormayayım” dedi. Efendimiz (s.a.s.):
“-
Allah’a iman ettim, de, sonra da istikamet üzre
ol!”
buyurdu. (Müslim, İman 62)
İbn
Abbâs (r.a.), huzuruna gelip nasihat isteyen Osman b. Hâdır el-Ezdî’ye şöyle
der:
“Allah’a
karşı takvâ sahibi olmaya ve dâimâ istikâmet üzere bulunmaya dikkat et. Kur’an
ve sünnete uy, bid’atçi olma!” (Dârimî, Mukaddime 19)
Diyarbakırlı
Saîd Paşa şu öğütte bulunur:
“Sen
usandırma eli, el de usandırmaz seni
Hîlekârlık
eyleme, kimse dolandırmaz seni.
Dest-i
a’dâdan soğuk su içme kandırmaz seni,
Müstekîm
ol, Hazret-i Allah utandırmaz seni.”[1]
Hakiki
bir mü’min şahsiyeti kazanıp Allah’ın rızâ ve muhabbetine erebilmek için
istikametten başka yol yoktur. Bu bakımdan her hususta istikamet kadar yüksek
bir makam ve onun kadar zor başarılacak hiçbir emir yoktur. Hangi iş veya hedef
olursa olsun ona ulaşmanın en kısa yolu doğruluktur. Fakat bu noktada doğru
olanı tespit edip o istikamette yürümenin iç içe zorlukları vardır. Şöyle ki:
Her şeyden önce bir işte doğrunun hangi çizgide olduğunu tayin ve
tespit etmek çok zordur.
Dosdoğru olan o çizgi üzerinde sarsılmadan yürüyebilmek daha
zordur.
İstenilen hedefe ulaştıktan sonra aynı şekilde o doğruluk üzere,
hiç eğilmeden devam ve sebat edebilmek büsbütün zordur.
Aziz
Mahmud Hüdâyî Hazretleri istikâmetin zorluğu ile alakalı şu açıklamayı yapar:
“İstikamet ancak şeriat, tarikat, mârifet ve hakikat mertebelerinin hakkını tam
olarak vermekle mümkün olur. Hükümlerde âdil olmak şeriatın hakkına riâyete
dâhildir. Tabîat mertebesinde istikâmet, şeriata riâyet iledir. Nefis
mertebesinde istikâmet, tarikata riâyet iledir. Rûh mertebesinde istikâmet,
mârifete riâyet iledir. Sır mertebesinde istikâmet ise mârifet ve hakikate
riâyet ederek mümkün olur. Bütün bunlara riâyet edebilmek, son derece zordur.”
(Bursevî, Rûhu’l-Beyân, IV, 254-255)
Bu
sebeple Efendimiz (s.a.s.):
“Hûd
sûresi ve kardeşleri olan Vâkıa, Hâkka, Mürselât, Nebe’ ve Tekvîr gibi sûreler
beni ihtiyarlattı” (Tirmizî, Tefsir 57/3297) buyurmuştur.
İnsanın
kemale ermesi, harikulade şeyler göstererek değil, bu mertebeleri kemale
erdirmek suretiyledir. Nitekim Şeyh Ebû Saîd’e: “Falanca su üzerinde yürüyor”
denince, “Balıklarla kurbağalar da öyle” der. “Falanca havada uçuyor” denince,
“Kuşlar da öyle” der. “Falanca bir anda doğuya ve batıya ulaşıyor” denince
“İblîs de öyle” der. “Peki öyleyse sana göre kemale ermenin ölçüsü nedir?”
dediklerinde ise Ebû Saîd: “Zâhirî olarak yaratılanlarla, bâtınî olarak da Hak
ile birlikte olabilmektir” diye cevap verir. (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, IV,
255)
İstikametin
en mühi şartı zâlimlerden uzak tutmaktır:
[1] Dest-i a’dâ: Düşman
eli. Müstekîm ol: Her işinde doğru ve dürüst ol.
Hûd Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Hûd Suresi 112. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR