Hud Suresinin 41. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hud suresinin 41. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Her daim besmele çekilmesini emreden âyet; Hud suresinin 41. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Kur’an’da şöyle buyrulur:

وَقَالَ ارْكَبُوا ف۪يهَا بِسْمِ اللّٰهِ مَجْرٰۭۙيهَا وَمُرْسٰيهَاۜ اِنَّ رَبّ۪ي لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ

Nuh, “Haydi gemiye binin! Yüzerken de dururken de Allah’ın adını anın. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” dedi. (Hûd, 11/41)

HER DAİM BESMELE

Bilgi:

Hz. Nuh -aleyhisselâm-’ın kavminden çok az kişi iman etmişti. İman etmeyenler ise onu tehdit ediyor, va’dettiği azabı bir an önce getirmesi için ona meydan okuyorlardı. Bunun üzerine Yüce Allah, Hz. Nuh’a bir gemi yapmasını ve iman edenleri gemiye bindirmesini emretti. Gemiye binmeyenlerin ise tufanda helak olacaklarını vahyetti. Bu ayet, Nuh -aleyhisselâm-‘ın, iman edenlere gemiye binerlerken de gemi giderken de Allah’ı anmalarını emrettiğini haber vermektedir. Aynı zamanda bu ayet, yolculuğa çıkarken veya bir araca binerken okunan dualardan biridir.

Mesaj:

  1. Her işin başında Allah adını anmak hayır ve berekete vesiledir.
  2. İnkârcıların yaptıkları yanlarına kâr kalmaz.

Kelime Dağarcığı:

Bismillahirrahmânirrahîm: “Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla” anlamına gelir.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Nûh dedi ki: “Gemiye binin! Onun akıp gitmesi de durması da Allah’ın ismiyledir. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.”
  2. Sular her tarafı kapladığında, gemi yolcularıyla birlikte dağlar gibi dalgalar arasında süzülmeye başladı. Nûh, geminin dışında bir kenarda bulunan oğluna: “Evlâdım, bizimle birlikte gemiye bin de kâfirlerle beraber olma!” diye seslendi.
  3. Fakat oğlu: “Ben şöyle büyük bir dağa sığınırım, o da beni sulardan korur” diye karşılık verdi. Nûh: “Bugün, merhamet edip korudukları dışında, hiçbir kimse bir başkasını Allah’ın helâk emrinden kurtaramaz” dedi. Birden aralarına dalga giriverdi de o âsi oğul boğulanlardan oldu.

Hz. Nûh, gemiye yüklenmesi emredilen yükleri ve canlıları yükledikten sonra beraberindeki mü’minlere  “bismillâh” diyerek gemiye binmelerini söyledi. Geminin akıp gidişinin de, demirleyip duruşunun da Allah’ın ismiyle olduğunu haber verdi. Yani onun gitmesi de durması da ancak Allah’ın gücü, kuvveti ve izniyledir. Onu “bismillâh” diyerek çalıştırmak ve “bismillâh” diyerek durdurmak mümkün olabilir. Gemi ancak Allah’ın lutuf ve yardımı ile kurtulabilecektir. Allah’ın yardımı olmadan hiçbir geminin böylesi dağlar gibi dalgalara dayanması mümkün değildir. Nitekim rivayete göre Hz. Nûh geminin hareket etmesini istediği zaman “bismillâh” demiş, gemi hareket etmiştir. Geminin durmasını istediği zaman da yine “bismillâh” demiş ve gemi durmuştur. Cenâb-ı Hak Hz. Nûh ve ona iman edenleri, rahmet ve mağfiret edici sıfatlarının bir tecellisi olarak kurtarmıştır. Burada Allah Teâlâ’nın bu iki sıfatının zikredilmesi, mü’minlerin kurtulmayı hak ettiklerinden dolayı değil de, sırf Cenâb-ı Hakk’ın lutfu, bağışlaması ve rahmeti sebebiyle kurtulduklarına bir delâlet vardır.

Gökten ve yerden sular coşup taştı ve Allah’ın takdir buyurduğu bir seviyeye ulaştı. (Kamer 54/12) Gemi hareket etti, dağlar gibi dalgalar arasında, içindekilerle beraber akıp gitmeye başladı. Hz. Nûh’un bir oğlu iman etmemiş ve gemiye binmemişti. Geminin dışında ayrı ve uzak bir yerde duruyordu. Nûh (a.s.) babalık şefkatiyle ona seslenerek gelip gemiye binmesini ve kurtulmasını istedi. Kâfirlerden olmamasını öğütledi. Allah’tan başka bugün kimsenin kimseyi kurtarmaya gücü yetmeyeceğini, ancak Allah’ın merhamet ettiği talihli kulların helakten kurtulabileceğini söyledi. Fakat oğlu bu şefkatli seslenişe kulaklarını kapadı, olan bitenin sıradan bir hâdise olduğunu, dolayısıyla dağa tırmanarak tufandan kurtulacağını sandı. Fakat iş sandığı gibi olmadı, bir dalga gelerek onu suların içine gömdü; boğularak helak olup gitti.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

BESMELE NEDİR?

Besmele Nedir?

BESMELE NEDİR? BESMELENİN ANLAMI VE FAZİLETİ

Besmele Nedir? Besmelenin Anlamı ve Fazileti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.