Hud Suresinin 56. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Hud suresinin 56. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Hz. Hud’un (ra.) kavmine haykırışını bildiren âyet; Hud suresinin 56. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Kur’an’da şöyle buyrulur:

اِنّ۪ي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّٰهِ رَبّ۪ي وَرَبِّكُمْۜ مَا مِنْ دَٓابَّةٍ اِلَّا هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَاۜ اِنَّ رَبّ۪ي عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ

“Ben, benim de rabbim, sizin de rabbiniz olan Allah’a tevekkül ettim. Çünkü her canlının perçeminden tutmuştur (her canlının kontrolü O’nun elindedir). Şüphesiz, rabbimin yolu dosdoğru yoldur.” (Hûd, 11/56)

HZ. HUD’UN (AS.) HAYKIRIŞI

Bilgi:

Tarihin her döneminde bazı insanların farklı ilah arayışları olmuştur. Kimi puta, ateşe, güneşe; kimi de paraya, güce ve makama tapmıştır. Fakat mahlûkatın sahibi Allah’tan başka ilah yoktur. Hud’un -aleyhisselâm- kavmi olan Âd kavmi de putlara tapmaktaydı. Hz. Hud -aleyhisselâm-’a iman etmedikleri gibi “tanrılarımız seni çarpmış” diyerek onu küçümsemekteydiler. Hud -aleyhisselâm-, onların bu inatçı ve saygısız tavırları karşısında onlardan ve inançlarından uzak olduğuna Allah’ı şahit tuttu. Yalnızca O’na dayandığını, hiçbir şeyden korkmadığını haykırdı. İşte ayet Hz. Hud -aleyhisselâm-’ın bu haykırışını bizlere takdim etmektedir.

Mesaj:

  1. Bütün peygamberler bizim için örnektir.
  2. Mümin, içinde bulunduğu her durumda Allah’a güvenip dayanır.

Kelime Dağarcığı:

Tevekkül: Elinden geleni yaptıktan sonra Allah’a güvenmek.

Nâsıye: Alın, perçem.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Kavmi şöyle dedi: “Ey Hûd! Sen bize iddianı ispat edecek açık bir mûcize göstermedin. Biz de, sadece senin sözüne bakarak kalkıp tanrılarımızı terk edecek değiliz; sana inanacak da değiliz.”
  2. “Ancak şu kadarını söyleyelim ki, tanrılarımızdan biri seni fena halde çarpmış!” Hûd şöyle cevap verdi: “Allah şâhidimdir, siz de şâhit olun ki sizin Allah’a ortak koştuklarınızla hiçbir ilgim yoktur.”
  3. “Allah’ı bırakıp da taptığınız o putlarla. Buna bir diyeceğiniz varsa, hepiniz elele verip bana istediğiniz tuzağı kurun ve yapabiliyorsanız bana hiç göz açtırmayın!”
  4. “Şüphesiz ki ben benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a güvenip dayandım. Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki Allah, perçeminden tutmuş da onu mutlak hâkimiyet ve tasarrufu altında bulunduruyor olmasın. Muhakkak ki, her türlü hüküm ve tasarrufunda Rabbimin tuttuğu yol, dosdoğru ve mutlak âdil bir yoldur.”
  5. “Eğer yine de yüz çevirirseniz, ne diyeyim? Artık ben, size ulaştırmakla görevli olduğum emir ve yasakları bütünüyle tebliğ etmiş bulunuyorum. Rabbim isterse, sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir de O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Şüphesiz ki Rabbim, her şeyi görüp gözetmekte ve bütün yapılanları kaydetmektedir.”

Âd kavmi, Hz. Hûd’un, Allah tarafından gönderildiğini ve anlattığı bilgilerin gerçek olduğunu kesin olarak ispatlayacak apaçık bir delil, bir mûcize getirmediğini ileri sürerek onu yalanladılar. Onun sözüne güvenerek putlarını terk etmeyeceklerini söylediler. Hatta “tanrılarımızdan biri seni fena halde çarpmış” diyerek onunla alay ettiler; onu delilik ve çılgınlıkla suçladılar. Kavminin bu inkâr ve hezeyanına Hz. Hûd, peygambere yakışan bir vakar, cesâret, yüreklilik ve korkusuzlukla cevap verdi.

Allah’ı ve kendini delilikle suçlayan kavmini şâhit tutarak Allah’tan başka taptıkları bütün putlardan kesinlikle uzak olduğunu ilan etti. Yalnızca kendisine fenâlık yaptığını iddia ettikleri bazı tanrıları değil, bütün ortakları ve topyekün hepsi toplanarak ona fenâlık yapmak için diledikleri planı yapıp uygulamaları, istedikleri oyunu oynamaları için meydan okudu. Ellerinden geleni geri koymamalarını, ne kötülük biliyorlarsa hemen yapmalarını, bu hususta bir an bile beklememelerini istedi. Ne onlardan ne de tanrı diye taptıkları putlardan asla korkmadığını haykırdı.

Dayandığı nokta şuydu: O tevekkül edilecek yegâne varlığa güvenmiş, sırtını Âlemlerin Rabbi Allah’a dayamış ve sığınılacak en emin yere sığınmıştı. O Allah ki, yeryüzünde kımıldayan en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün canlıların yaratılması, yaşaması ve yönetilmesi O’nun kudret elindedir. Her şey O’nun mülkiyet ve tasarrufundadır. O’nun izni olmadan bir karınca bile hareket edemez, en küçük bir sinek bile kanadını çırpamaz, milyarlarca ağacın bir yaprağı bile kımıldayamaz. İşte O Allah doğruluğun hâmisi, doğruların yardımcısıdır. O’nun hâkimiyetini icrâsında, her türlü hüküm ve tasarrufunda tuttuğu yol mutlak doğru ve mutlak âdil bir yoldur. Dolayısıyla O’nun rızâsı, hak, doğruluk ve adâlet ölçülerine göre iş yapanlarla beraberdir.

Bu nasihatlerden sonra Hz. Hûd, davetini kabul etmedikleri takdirde Allah Teâlâ’nın onları helak edip yerlerine başka bir kavim getireceğini söylemekle, artık helakin yaklaştığı ikazında bulundu.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com