Hud Suresinin 6. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Hud suresinin 6. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Her canlının rızkını Allah’ın vereceğini bildiren âyet; Hud suresinin 6. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Kur’an’da şöyle buyrulur:

وَمَا مِنْ دَٓابَّةٍ فِي الْاَرْضِ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَاۜ كُلٌّ ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ

Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca Allah’ın üzerinedir. Allah, o canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekânı bilir. (Bunların) hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da)dır. (Hûd, 11/6)

HER CANLININ RIZKINI ALLAH VERİR

Bilgi:

İnsanın ve diğer bütün canlıların en temel kaygısı hiç şüphesiz rızıktır. Rızkımızı veren (er-Rezzâk) Allah’tır. O’ndan başkasından rızık beklemek yanlıştır. Rabbimiz rızkını elde etmesi için insana akıl ve irade; hayvanlara ise içgüdü vermiştir. Bizlere düşen, helal çerçevede kalmak şartıyla Allah’ın bize verdiği kabiliyetleri en güzel şekilde kullanarak rızkımızı aramaktır. Ayrıca ayet, Allah’ın ilminin ezelî ve ebedî olduğunu yani kâinatta gizli açık, olmuş olacak ne varsa her şeyi bildiğini haber vermektedir.

Mesaj:

  1. Rızık endişesi bize kulluğumuzu unutturmamalıdır.
  2. Helal rızık kazanmak için çalışmak ibadettir.

Kelime Dağarcığı:

er-Rezzâk: Kesintisiz bir şekilde rızık veren.

Levh-i Mahfûz: Kâinatta meydana gelecek bütün varlık ve olayların yazılı olduğu Allah katındaki kitap.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Yeryüzünde kımıldayan bütün canlıların rızkı yalnızca Allah’a aittir. Allah, her canlının anne karnından başlayıp devam eden hayat yolculuğunun her basamağında uğrayacağı menzili, orada kalacağı süreyi ve bu basamağın sonunda emânet bırakılacağı yeri de bilir. Bütün bunlar, apaçık ve açıklayıcı-ayrıştırıcı bir kitapta kayıtlıdır.

اَلدَّابَّةُ (dâbbe), debelenen, hareket eden her bir canlıdır. Bu, insan dâhil, rızka muhtaç küçük-büyük, erkek-dişi, sağlam-zayıf, uçan-uçmayan bütün canlıların genel ismidir. Allah Teâlâ lutuf ve keremiyle bunların her birini rızıklandırmayı üzerine almıştır. Ya bizzat kendi iradesiyle veya onların iradelerini de devreye koymak suretiyle rızıklarını kendilerine ulaştırmaktadır. Allah, kâinatı ve bunun içinde de yeryüzünü canlıların rızıklarını karşılayacak şekilde yaratmış, her canlıya da tabiatlarına uygun çeşit çeşit rızıklar var etmiştir. Nitekim bir diğer âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Nice canlılar var ki, hayatları için gerekli olan rızkı yanlarında taşıyamaz. Onların da sizin de rızkını veren Allah’tır. O, her şeyi hakkiyle işiten, her şeyi hakkiyle bilendir.” (Ankebût 29/60)

اَلْمُسْتَقَرُّ (müstekarr), canlıların dünya üzerinde bulunduğu yer; اَلْمُسْتَوْدَعُ (müstevda‘), babanın sulbünde veya anne rahminde bulunduğu yerdir. Veya müstekar, hayatta iken bulunduğu yer; müstevda’ ise öldükten sonra konulacağı yerdir. Bu iki kelime, her canlının anne karnından başlayıp devam eden hayat yolculuğunun her basamağında uğrayacağı menzili, orada kalacağı süreyi ve bu basamağın sonunda emânet bırakılacağı yeri de içine almaktadır. (bk. En‘âm 6/98) Allah Teâlâ, bunların hepsini bilir. Çünkü bunların hepsi, çok önceden Levh-i Mahfuz’a yazılmıştır; orada kayıtlıdır.

İşte Allah’ın ilim ve kudreti böyle geniş, fazl-u keremi böyle boldur. Dolayısıyla insan rızkını Allah’tan istemeli, rızık için endişe etmemeli ve rızık için değil, Allah için çalışmalıdır. Bu hususta şu misaller ne kadar dikkat çekicidir:

Rivayete göre Mûsâ (a.s.)’a imana davet etmek için Firavn’a gitmesi hakkında vahiy geldiği zaman kalbi ailesinin durumuna takıldı. “Ya Rabbi, ailemle kim ilgilenecek?” dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ Mûsâ (a.s.)’a, asasını kayaya vurmasını emretti. Mûsâ (a.s.) kayaya vurunca kaya yarılıp içinden bir kaya daha çıktı. Asasını bu kayaya da vurunca kaya yarılıp üçüncü bir kaya çıktı. Asası ile bu kayaya vurduğu zaman ise kayadan bir böcek çıktı. Ağzında gıda yerine geçecek bir şey vardı. Mûsâ (a.s.)’ın kulağından perde kaldırıldı ve böceğin şöyle dediğini işitti: “Beni gören, sözümü işiten, yerimi bilen, beni hatırlayan ve unutmayanı tesbih ederim, O her tür noksanlıktan pak ve uzaktır.” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, IV, 129)

Sâlihlerden birine: “Sen nerden yersin?” diye sorulunca şu cevabı vermiş: “Değir­meni var eden, orada öğütülen unu da getirir. Ağızları yaratan kim ise, azık­ları yaratan da O’dur.” (Kurtubî, el-Câmi‘, IX, 7)

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com