Hüdayi Halka Öğrencisinin Sudan İzlenimleri

Sudan'ın başkenti  Hartum'da  yaklaşık bir aylık  bir süre geçiren Hüdayi Halka Öğrencileri, izlenimlerini İslam ve İhsan'a aktardı.

Bir aylık bir zaman zarfında çeşitli eğitim faaliyetlerine de katılan Hüdayi Halka öğrencilerinden Furkan Gan, Sudan halkı ile kaynaştıklarını ve din kardeşliğinin  neseb kardeşliğinden daha üstün  olduğunu bir kez daha idrak ettiklerini dile getirdi.

Sudan halkı cana yakın, samimi ve misafirperverliklerini kendilerini çok etkilediğini belirten Furkan Gan, Türkleri gördükleri zaman gülümseyerek selam verdiklerini söyledi.

SUDAN, BİR ÖĞRENCİ ÜLKESİ

Sudan'ın tam bir öğrenci ülkesi olduğunu da dile getiren Furkan Gan şöyle devam etti: "Dünyanın 80 ülkesinden öğrenciler eğitim görmek için Sudan'daki üniversitelere geliyorlar. Afrika Üniversitesi'nin mescidinde onlarca milletten öğrenci 5 vakit bir araya gelerek İslam kardeşliğinin idrakine varıyorlar. Mescidler vakit aralarında dahi  dolu oluyor. Ders çalışacakları özel  bir mekan tahsis edilmediği için öğrenciler mescidleri bu amaç doğrultusunda kullanıyorlar."

DÂİMA ŞÜKÜR HÂLİNDELER

Sudan'da yaşayan halkın büyük bir kısmı fakir olduğunu ancak hiç kimsenin fakirlikten şikayet  etmediğine şahitlik ettiklerini söyleyen Furkan Gan'ın izlenimleri şöyle:

"Daima şükrediyorlar. En çok dikkatimi çeken  husus bu oldu. Bulundukları duruma şükredip  bundan daha kötüsü olabileceğini  düşünüyorlar. Dinlediğim  bir sohbette bir hocanın söylediği şu  sözler beni derin düşüncelere  sevk etti: 'Türkiye'ye bakıyorum herşeyin  lüksü aranıyor. Herşeyin takımı  var. İnsanlar evleniyor ancak evin tüm araç, gereçlerini fazlasıyla alıyorlar. Ama benim evimde kendime, eşime  ve misafirlerime yetecek miktarda eşya var.Ve bu bana fazlasıyla  yetiyor. Mesela bir evde bir tane çay  kaşığı olmuş olsa bu herkese yetmez mi? Ancak şu an insanlar her şeyi fazlasıyla satın alıyorlar ve buna rağmen şükretmiyorlar.' Rabbim bizlere gerektiği  gibi şükretmeyi, dünyaya değil  ahirete sahip olmayi nasib eylesin."

FB_IMG_1440230249894

FB_IMG_1440230652959

FB_IMG_1440230703838

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.