Hüdâyi Tâcının Özellikleri

islamveihsan.com sitemizin logosunun içerisinde de bulunan  Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerine ait “Hüdayi Tâcı” ne anlama geliyor?

Her tarîkatın kendine mahsûs bir tâcı vardır. Tarikatlarda tâc giyilmesi dervîşin hem hangi dergâhın mensûbu olduğunu tanıtması ve hem de hareketlerinde ölçülü olmak ve dergâhını lekedâr etmemek duygusunu telkin bakımından önemliydi.

TAÇ NEDİR, NEDEN KULLANILIR?

Taç, şeyhlerin veya seyr u sülûkte belli bir mertebeye ulaşmış dervişlerin tarikat kıyafeti olarak kullandıkları, tarikatlara göre farklı şekil ve renklerdeki başlıkların (külâh) adıdır. Tâcı taşıyan kişinin mânevî makamının bir remzi olduğundan, taç Osmanlı tarikat çevrelerinde “tâc-ı şerif, tâc-ı edeb, tâc-ı saâdet” terkiplerinde olduğu gibi saygı ifade eden sıfatlarla birlikte kullanılmıştır.

HÜDAYİ TÂCININ TARİHÇESİ

Bursalı İsmâil Hakkı, Hz. Üftâde’nin önceleri yeşil tâc giydiğini daha sonra bu külahın beylik alâmeti olmasından dolayı edeben bu rengi terk edip, beyazda karar kıldığını ve bir defa da siyâh sarık sardığını; fakat siyah rengi sevmediğinden onu çıkardığını ve siyâh giymesinin sebebinin “Mekke Fethi” günü Hazret-i Peygamber -sallâllahu aleyhi ve sellem-’in siyâh giymesini örnek aldığını belirtmektedir.

Hz. Üftâde, Hz. Hüdâyî’yi Sivrihisar’a halîfe olarak gönderirken ona:

“Seyyid Buhârî, Baba Yûsuf Sivrihisârî veyâ Hacı Bayram Velî taclarından hangisini arzû ederse giydireceğini” söylemiş o da: “Tâcın gönülde olması gerektiğini” söyleyerek tevazu göstermişti. Hüdâyî Hazretleri, keşf ânında kendisine arzedilen tâclardan Hz. Peygamber’e âid olanını tercih ettiğini belirterek tâcın manevî önemine işâret etmektedir.

gerçek mürşid-i kâmiller kimlerdir

13 DİLİMLİ CELVETİ TÂCI

Celvetî tâcı onüç terkli (dilimli)dir. Kubbe (veya tepe)si siyâha yakın koyu yeşil renklidir ve ortasında kendi renginden bir düğme vardır. Celvetî tâcındaki onüç terkten onikisi tevhîdin harflerine ve “esmâ-i isnâaşere” yani Allah'ın isimlerinden oniki esmâya biri de esmâ’dan mazhar olunan isme delâlet etmektedir. Bir başka rivâyette ise bu onüç terkin onikisi, oniki imâma, biri de Hz. Pîr’in kutbiyyetine işâret olup tâcın tepe kısmındaki düğme de “Nübüvvet-i Muhammediyye”nin ifâdesidir.

Kaynaklar: Semih Ceylan, "Taç", TDVİA, cilt: 39,  sayfa: 363-365; H. Kâmil Yılmaz, Aziz Mahmud Hudâî ve Celvetiyye Tarikatı, 1982.

İslam ve İhsan

AZİZ MAHMUD HÜDAYİ HAZRETLERİ KİMDİR?

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.